Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Canavarlara ve eski elbiselere dair

02 Temmuz 2018 Pazartesi

Kapitalizm, yapısal krizinin içinde devindikçe, tarihinin ölmüş canavarları canlanıyor. Üzerlerinde eski elbiselerle dolaşan entelijansiya, 1930’larda olduğu gibi bugün de bu canavarları betimlemekte, direnme araçları geliştirmekte zorluk çekiyor.

Düzen dağılırken
Kapitalizmin, ABD hegemonyası altında kurulan düzeni, 70’lerde yapısal (ekonomik ve hegemonya) krizine girdi. Bu yapısal krizi yönetecek model 1980’lerde şekillendi: Neo-liberalizm (ticaretin, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, refah devletinin tasfiyesi, işçi sınıfının kazanımlarının geri alınması) ve emperyalizmin bu modeli, bağımlı ülkelerde genelleştirmesinin ideolojik adı olarak küreselleşme. Bağımlı ülkelerde, 1990’larda patlayan mali krizlerin, 2007/8 yılında merkez ülkelere ulaşması, bu modelin iflas ettiğini gösteriyordu.
Düzenin dağılma süreci böyle hız kazandı, yeni güçler, özellikle Çin, ekonomik, daha da önemlisi teknolojik olarak yükseldi, kurulu düzenin kurallarını açıkça sorgulamaya başladı. Artık eskinin ölümü başlamıştı.
Şimdi tarihte yine, bir deniz gücü (ABD), bir kara gücünün (Çin) yükselişini, ekonomik teknolojik-olarak hızla kendisine yetişmesini korkuyla izliyor. ABD korunma refleksiyle, milliyetçiliğe yöneliyor, ticaret savaşlarını tetikliyor, bu savaşlar hızla siyasi boyutlar kazanıyor. ABD’nin bu açılımı karşısında Çin ekonomik, finansal, siyasi, teknolojik, gerekirse askeri birçok alanda savaşmaya hazır olduğunu deklare ediyor (New York Times, Guardian, 27/06/18). Trump yönetimi ABD’nin bu savaşları kazanabileceğini düşünürken, Çin’in bu savaşları kazanmayı değil, ABD’den daha az kaybetmeyi planladığı anlaşılıyor.
Düzen dağılırken, çevre ülkelerde hızlanan ekonomik ve siyasi çürümenin yarattığı insani felaketler, bir göçmenler dalgası yaratıyor. Bu dalga gelip de merkez ülkelerin krizden en çok etkilenen nüfusunun kıyılarına vurunca, kapitalizmin ölü canavarları canlanıyor. Batı dünyası da adeta kültürel dinozorların fink attığı bir Jurasik parka dönüşmeye başlıyor.

‘Milliyetçi enternasyonal’
Kimileri, bu canavarların arasındaki dayanışmayı “milliyetçi enternasyonel” olarak tanımlıyor: “Batı’nın tüm yabancı düşmanları, ırkçıları birleşiniz!” Bu canavarlar, halkın ekonomik korkularını, Hıristiyan uygarlık elden gidiyor korkusuna tercüme edip, ABD’de, Macaristan’da, Avusturya’da, İtalya’da iktidara geliyor, Almanya’da merkez sağ partileri etkiliyor, İngiltere’de Brexit kaosunu tetikliyorlar. Nazi sempatizanları koalisyonlardan yararlanarak, istihbarat örgütlerine yerleşiyorlar (Daily Beast, 26/06/18).
Bu sırada, hâlâ bir önceki dönemin elbiseleriyle dolaşan entelijansiya, gözünün önündekini görmekte zorlanıyor. Liberal entelijansiya, bunlara Rusya, Türkiye gibi “güçlü adamların” iktidarlarını ekleyip, “illiberal demokrasi” kavramını üretirken, ilerici entelijansiya, “neo-liberal otoriterlik” kavramına sarılıyor. Birincisinde, yasama yürütme, yargı, güvenlik güçleri, medya tek elde toplanmışken, “Seçimler ne işe yarar?”, “Demokrasi bunun neresinde?” soruları cevapsız kalıyor. İkincisinde de, küreselleşme karşıtlığı, ticari korumacılık güçlenirken, piyasa sinyallerinin yerine liderin ailesi, ahbap çavuş ilişkileri, alt sınıflara devlet kaynaklarını sadaka gibi dağıtma pratikleri geçerken, “Liberalizm bunun neresinde?” sorusu...
Peki geriye ne kalıyor: İnsan haklarını inkâr, keyfi tutuklamalar, işçi haklarına saldırı... Ve bunların hepsini birden destekleyen, o ülkeye özgün (ırkçılık, “yerlicilik”, dincilik) ideoloji ve söylem (topluma önerilen hakikat rejimi).
Dün faşizmin ne olduğunu anlayana kadar (verili modellerde yoktu) “atı alanlar” Roma’yı ve Berlin’i geçmişti. Şimdi emperyalist rekabet sertleşirken, küresel ekonomik- güvenlik mimarisi dağılırken, yükselen bu karanlık dalganın adını koymakta kararsızlık (ırkçılığı, milliyetçiliği düşünmek kolay da, siyasal İslam eldeki modele uymuyor), güçleri birleştirerek set çekmekte beceriksizlik, yine savaşlardan soykırımlara kadar bir sürü felaketin insanlığı beklediğini düşündürüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları