Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Büyüklere Masallar...

10 Nisan 2013 Çarşamba

Türkiye halklarının birlikte çıkmaya hazırlandığı barış sürecinin olası duraklarını, alacağı virajları, önceden kestirmek çok zor.
Gerçekten de
Engels’in hatırlattığı gibi toplumsal olaylarda tarafların her biri kendi çıkarları doğrultusunda, güçleri oranında çabalar. Tarih bu çabaların bir bileşkesi olarak ilerler. Çoğu kez ortaya çıkan sonuç, şaşırtır, tarafların hiçbirini tatmin etmez.
Olayın iç çelişkilerinin, çelişkilerin getirdiği değişim olanaklarının, sürecin görüntülerinin, üzerinde uygun bilişsel araçlarla düşünülmesi halinde bu belirsizliğin kısmen de olsa aşılması söz konusu olabilir.
Burada da karşımıza, belirsizliğin uygun bilişsel araçlarla düşünülmesini engelleyen, ikinci kategori etkenler çıkıyor: Tarafların, kendi çıkarlarını savunurken kurdukları
fanteziler, birbirlerine anlattıkları “masallar”...
Tarafların kurdukları fanteziler, anlatılan masallar dinleyenin olduğu kadar anlatanın da gerçekliğin temel dinamiklerini kavramasını, anlamlandırmasını zorlaştırıyor, hatta engelliyor. Bu yazıda kendimi, biri
“masal”, biri de “fantezi” olmak üzere iki örnekle sınırlayacağım.

\n

‘Çok kötü oyuna gelmişiz’

\n

Geçenlerde “Akil Adamlar”dan bir yazar, köşesinde şöyle diyordu: “Çok kötü oyuna geldik biz. Osmanlı’dan beri. Osmanlı’nın Bulgarı bile, Sırp’ı bile, Ermenisi bile mutluydu bu topraklar üzerinde. Emperyalist fesatlar yüreklere kurt gibi girinceye kadar.”
Bu yazar, adeta başka, bizimkine paralel bir evrenden sesleniyor: Onun evreninde Osmanlı denen sosyal formasyon, sanki
“çokkültürcü”, eşitlikçi, sosyal demokrat bir düzenle yönetiliyormuş gibi konuşuyor.
Masaldan gerçekliğe dönerek
“Biz” ve “bile” sözcüklerinin buradaki anlamını, bu farklı kimliklerin nasıl, hangi koşullarda siyasi taleplere dönüşmeye başladığını, Osmanlı’nın bu koşullara uyum sağlamaktaki beceriksizliğinin yapısal nedenlerini düşünmeye başlayınca, saçmalığın boyutları da iyice ortaya çıkıyor. Masalın yerini, kapitalizmin gelişme sürecine ayak uyduramadığı için çürüyen, yozlaşan bir egemen sınıf, talancı bir imparatorluk (kabule değil şiddete, özgür bireye değil, kul sistemine dayanan yönetim) resmi şekillenmeye başlıyor.
İnsana sormazlar mı? Emperyalizm sana fesat bulaştırana kadar, sen ki sözde 600 yıllık imparatorluksun, neden bu emperyalist fesatçılara haddini bildirmedin? Ne oldu da sözde
“Muhteşem Yüzyıl” geride kaldı? İktidarsızlık işte...
Bu Osmanlı masalı, yalnızca, kapitalizmin, emperyalizmin dünyasını anlamayı olanaksızlaştırmakla kalmıyor, vahim sonuçlar yaratmaya aday bir fanteziye de dayanak oluşturuyor.
“Stratejik derinlik”, “Yeni-Osmanlı”, en son Anglosakson versiyonunda da “Turkosphere” (Financial Times) gibi adları olan bu fantezi şöyle kurgulanıyor: Türkiye, ulus devlet, laik Cumhuriyet geleneğini bırakarak Osmanlı-Müslüman geleneğine geri dönerse hem bölgede lider ülke olur hem de Kürt sorununu, onları da kapsayan bir “Turkosphere” kurarak çözer ve büyür. Kurulmakta olan ABD-Türkiye-İsrail koalisyonu; İran merkezli, Şii eksenine karşı Kürtlerin bu koalisyona eklenmesi, bu “Turkosphere”in önünü açacaktır.
Bir fantezi, aşılmaz engellerin, bağımlılığın, iktidarsızlığın ağrılarına katlanmayı olanaklı kılacak biçimde, gerçeklikten alınan parçalar bir araya konarak kurgulanır.
AKP yönetiminin Osmanlı masalı, hem bölge jeopolitiğini, Arapları anlamasına hem de bölge içinde kendini tanımlamasına olanak vermemiştir. Ortada elle tutulur başarı yoktur, çok sayıda
“U dönüş”, desteksiz vaat vardır. Ama “Turkosphere” fantezisi, “emperyalizm” karşısındaki iktidarsızlığın ağrısına iyi gelmektedir.
Diğer taraftan su, verimli toprak, enerji uluslararası destek olanakları üzerinde, Kürtlerin kendi yollarına gitmek yerine barışmayı, bunları paylaşmayı seçmesi için ortada hangi cazip öneri vardır? Kürtler içlerindeki sınıf çelişkilerini nasıl yönetecektir? Suriye’de, PYD ve
Barzani güçleri arasında sıklaşan çatışmanın anlamı nedir?
Şii ekseninden söz edilirken
New York Times neden geçen hafta, Ahmedinejad’ın portresine, “mollalara karşı reformist, modernleştirici bir lider” yorumlarıyla rötuş yapmıştır? Türkiye- İsrail-ABD koalisyonuyla Suudi-körfez koalisyonu karşısında Arap, dünyasının lider adayı Mısır’ın, İran’la dengeleyici ilişikler aradığını düşündüren gelişmeleri (Al Ahram Weekly) nasıl yorumlamak gerekir.
Masalla uyuyanlar, fanteziyle gevşeyenler, kendilerine geldiklerinde acaba hangi

\n

(G)erçekle karşılaşacaklar?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları