Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Adamlar’ seçimle gitmeyi kabul edemiyor

30 Temmuz 2020 Perşembe

ABD’de seçimler yaklaşırken, kamuoyu yoklamaları Demokrat Parti adayı Biden’in seçimleri kazanacağını söylemeye devam ediyor. Seçimlere kadar dengeleri değiştirecek bir gelişme beklenmiyor. Bu nedenle tartışmalar, “Trump seçimleri kaybederse ne yapar” sorusu etrafında yoğunlaşmaya başladı.

Ya gitmezse

Biden, Trump’ın “seçimleri dolaylı olarak çalmaya çalışacağına” inanıyor. Washington Post, New York Times, The Atlantic, New Yorker gibi Demokrat Parti’ye yakın ana akım medyanın önde gelen yazarları, Trump’ın seçimlere katılımı düşürmeye, yolsuzluk iddialarıyla seçim sonuçlarını reddetmeye, son kararı, kendi atadığı hâkimlerin çoğunlukta olduğu Yüksek Mahkeme’ye bırakmaya çalışacağına inanıyorlar. Kısacası bir “hukuk” darbesi bekliyorlar.

Buna karşılık, Biden ve Washington Post’tan Ignatius, askerin sadakatinin Trump’a değil anayasaya olduğuna, gerekirse Trump’ı Beyaz Saray’dan zorla tahliye edebileceklerine inanıyorlar. Böylece, Biden ve Ignatius’un, Yüksel Mahkeme’nin, anayasaya uygun ancak, içinde gerçekleştiği bağlamdan dolayı açıkça bir hukuk darbesi anlamına gelecek kararına karşı, ordu genelkurmayından medet ummaları açıkça askeri darbe çağrısı anlamına geliyor.

Diğer taraftan Trump’ın “öyle yetkilerim var ki bunları kimse bilmiyor” ifadeleriyle altını çizdiği gibi ABD başkanlarının, Eisenhower döneminde başlayan, 9/11’den sonrasında eklenenlerle daha da güçlenen gizli yetkileri var.

The New York Times’tan Gary Hart, “New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Brennen Adalet Merkezi’nden öğrenebildiğimiz kadarıyla, bunlar, ülke çapında olağanüstü hal ilan etmek, habeas corpus (tutuklama sürecinde zanlının haklarını) hakkını askıya almak, mahkeme kararı olmadan izleme-gözleme-dinleme, haneye girmek, tutuklama yetkileri vermek, orduyu harekete geçirmek, gibi ama tam olarak kapsamı bilinmeyen yetkiler” diyor.

Hart, bu kadar tartışmalı bir seçimler yaklaşırken, acilen, “Bu gizli yetkiler nereden geliyor? Nerede saklanıyor? Kimin bunlara erişimi var? Neredeyse tüm anayasal hakları askıya almaya yol açabilecek bir ulusal acil durum nasıl bir şeydir? En önemlisi de bu yetkiler neden gizlidir? Sorularının cevaplarını bulacak bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmalıdır” diyor.

Sürecin tutsakları

Biden ve Ignatuius gibi “demokratlar” denize düşen yılana sarılır misali umudu askere bağlamış görünüyorlar. Ancak başkanın gizli yetkileri, büyük olasılıkla, askeri anayasal biçimde zapturapt altına almayı da kapsıyor.

Karşımızda adeta evrensel bir durum var: Yalnızca, Hitler ve Mussolini gibi faşist liderler, Franco, Salazar gibi faşist başlayıp Katolik korporatist diktatörlüklere dönüşerek, dış politikada maceralardan kaçınarak, uzun süre iktidarda kalan rejimlerin liderleri, “süreç olarak yeni faşizmin” ürettiği liderler seçimlerle ya da kendi arzularıyla iktidarı terk edemiyorlar. Mısır, Tunus, Cezayir, Sudan deneyimleri, bu gözlemleri doğruluyor.

Hitler ve Mussolini, güçlerinin çok üstünde militarist emperyalist maceralara girdiler ve ülkelerini yangın yerine çevirerek yıkıldılar. Franco ve Salazar, sömürgeciliğe karşı mücadelenin, Avrupa Birliği’nin baskısının, artık kabına sığmayan bir toplumsal muhalefetin çakıştığı bir konjonktürde, sol eğilimi askeri darbelerle devrildiler. Mısır’da Tahrir Meydanı’na sendikalar inince ordu, Mübarek’i iktidardan düşürdü, yeni başlayan demokratik süreci Müslüman Kardeşler İslamcı bir diktatörlük kurmak için kullanmaya kalkınca, ordu yine, toplumsal muhalefete dayanarak darbe yaptı. Ama bu darbeyi, Tunus, Cezayir ve Sudan’daki gibi demokratikleşme çabalarının süreci izlemedi.

Adamlar” seçimlerle ya da kendi arzularıyla “gidemiyorlar”. Çünkü, iktidarları döneminde tüm yasaları allak bullak ediyorlar, türlü adaletsizliklere, yolsuzluklara hırsızlıklara imza atıyorlar, halkın çoğunluğunun düşmanlığını kazanıyorlar. “Gitmek” bu adamlar, aileleri ve çevreleri, temsil ettikleri kesimler için intihar anlamına geliyor. Bir anlamda, iktidarları ya da “süreç olarak faşizm” onları da tutsak alıyor, seçeneklerini yok ediyor. Geriye ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmaya çalışmak kalıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları