Erdal Sağlam

İktisat politikalarında yok sayılan Cumhuriyet birikimi

25 Nisan 2020 Cumartesi

TBMM’nin 100. kuruluş yıldönümünü bu yıl balkonlarda kutladık. Kızımın da dediği gibi, 23 Nisan’da gece balkonlara çıkan halk “kutlama mı, protesto mu belli olmayan” bir tabloyu ortaya çıkardı.

Kuruluşunun 100. yılında TBMM’de olmayan iktidarın, balkon kutlamalarına katılmasının nedeni, Cumhuriyet kazanımlarının halktaki karşılığının büyüdüğünü görmesiydi. İktidarın takındığı ikircikli tavır, “protesto mu, kutlama mı belli olmayan” görüntünün oluşmasında önemli rol oynadı. Bu arada bir süredir gözlediğim Cumhuriyet kazanımlarının değerini artık daha iyi anlayan bir muhafazakâr kesimin varlığını, balkonlarda da gördük.

Cumhuriyet anlayışı bilime, bilim rehberliğinde donanımlı bireyler yetiştirmeye önem vererek ülkenin gelişmesini hedefleyen bir anlayış. Bunun ne ölçüde başarılabildiği, yöntemleri tabii ki tartışılabilir ama temel anlayışın bu olduğu açık. İşte bu anlayışın öneminin yaşadığımız süreçte daha görünür olacağını düşünüyorum. Her türüyle popülizm, belirli dönemlerde halkın gözünü boyamak için yeterli olabiliyor. Ancak içinde bulunduğumuz zorlu süreçlerde popülizmin yetmeyip halkın gerçekleri daha açık görmesi beklenebilir.

Korona salgınıyla birlikte yaşadığımız süreç bence, “Bilim adamlarının halkın sağlığını ve refahını politikacılardan daha fazla düşündüğünü” ve bunun için nasıl fedakârca çalıştıklarını ortaya koydu.

Geçen hafta gazetemizdeki bir söyleşisinde Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara,Avrupa’da maddi olanaklar ve teknoloji açısından bizden iyi durumda ülkeler var. Ama sağlık personelimiz eğitim ve bilgi birikimi açısından tartışılmaz Avrupa’nın en iyisi. Bunu da Cumhuriyet sonrası tıp eğitimine borçluyuz” demişti. Zaten bunu hep birlikte yaşıyoruz. Samimi düşüncem o ki söylediklerinin ne kadarı yapılıyor bilmesem de Bilim Kurulu oluşmasaydı, mevcut yönetim anlayışı ile bu krizi çok daha ağır yaşardık...

Örneğin; ekonomideki alınan kararlar, sadece politikacıların inisiyatifine kaldığında nasıl kötü bir performans sergilendiğini çok açıkça gösteriyor.

İktisatçılar da bürokratlar da devre dışı

Korona salgınının başlamasından bu yana, uygulanması gereken ekonomik önlemlerle ilgili iktisatçılar tarafından birçok çalışma yapıldı. Ancak iktidarın bu çalışmaların hiçbirini dikkate almadığı, aldığı kararlarla çok açıkça belli oluyor.

Geçen hafta içinde KRT’de Gündem Ekonomi programında sohbet ettiğimiz Bilkent Üniversitesi İktisat Profesörü Refet Gürkaynak, bu durumu çok iyi özetledi. Bilim Kurulu’nun hangi öneride bulunup hangilerinin uygulandığını bilemediğini kaydeden Gürkaynak, iktisadi alanda durumun açık olduğunu söyledi. Alınan kararların, doğru ya da yanlış, herhangi bir iktisadi anlayışın bulunmadığını gösterdiğinin altını çizen Gürkaynak, Merkez Bankası’nın son faiz indirim kararını buna örnek gösterdi. “Faizi indiren Merkez Bankası bunu enflasyonda yön aşağı doğru olduğu için yaptığını söylüyor ama geçen yıl da enflasyon artıyor diye faiz indirimi yapıyordu” diyen Gürkaynak, “Çünkü Merkez Bankası kendinden faiz indirimi istendi diye yapıyor” şeklinde konuştu.

Bir iktisadi politika olmadığının en önemli kanıtının, diğer ülkelerin hepsi düzelirken bizim 2018 ortasında girdiğimiz kriz ve bu kriz sürerken korona salgınına yakalanmamız olduğunu kaydeden Refet Gürkaynak, buna karşı alınan kararların ise hiçbir iktisadi politika mantığı taşımadığını kaydetti. Hükümetin yaklaşık 2012 yılından beri zaman zaman destekle, zaman zaman baskıyla temel politika olarak bankaların kredilerini artırması üzerinde durduğunu hatırlatan Gürkaynak, “Kredi talebi yok ama yine bankalara krediyi artır baskısı yapılması durumun henüz kavranamadığını gösteriyor” dedi. Mevcut durumda geliri olmadığı için kredi talep eden hanehalkının bunu ödeyecek hali olup olmayacağını bilmediğini söyleyen Refet Gürkaynak, “Ya da zaten batık olan şirket sahipleri belki benim işime yarar, düzelirse düzelir ama batarsa da zaten şirket batık” diye kredi aldığını belirtti. Bu paranın vatandaşın mevduatı olduğunu hatırlatan yani kamunun sonuçta zarar göreceğinin açık olduğunu kaydeden Gürkaynak, geliri olmayanlara gelir sağlanması gerektiğinin altını çizdi.

Gürkaynak, aslında Türkiye’nin bunları düşünüp kurgulayacak ekonomi bürokratları bulunduğunu, bunu geçmişte, en son da 2001 yılındaki reformlarla kanıtladığını belirtti. Refet Gürkaynak, iyi bürokratların bir kısmının kamudan ayrıldığını, kalan bir kısmının ise çalıştıklarını ama işlerden uzak tutulduklarını söyledi.

Özetle, ekonomide Cumhuriyet anlayışının yetiştirdiği bilim adamları ve bürokratları devre dışı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları