Ahlak ve Vicdan…

01 Aralık 2014 Pazartesi

Çok konuşulan kavramlardır, “ahlak” ve “vicdan.
“Ahlaklı, ahlaksız, vicdanlı, vicdansız”. sözlerini günlük yaşamda söyler dururuz ama üzerinde çok da düşünmeyiz.
“Ahlak”, doğruluktur, dürüstlüktür, doğrudan ayrılmamaktır, doğrunun yanında olmaktır. Ahlak, gerçekle bağlantılıdır. Ahlakın temeli de gerçeklerdir, adalettir.
Bu nedenle de gerçeği görmemek için başını başka yere çevirmek ahlaksızlıktır. Gerçeği görüp kabul etmemek ahlaksızlıktır. Gerçekten yana olmamak ahlaksızlıktır. Gerçekleri örtmek ahlaksızlıktır. Gerçekleri örtenlerin yanında olmak ahlaksızlıktır.
Vicdanın temeli ise merhamettir, acımadır. Bir canlının acı çektiğini görüp de içi sızlayan kişi, vicdanlı bir kişidir. Ona yardım eden, ona yardım etmek isteyen kişi vicdanlıdır. Başını çevirip geçen kişi vicdansızdır.
Şimdi, durup dururken bu “ahlak” sözcüğü, bu “vicdan” sözcüğü nereden gelip aklıma takıldı da okurlarımla paylaşmak istedim? Bakın neden?

***

Soma’da 301 işçimiz, 301 insanımız madende can verdi. Elbette hepimizin vicdanı sızladı, içimize acı çöktü. Ölenlerin yakınları en büyük acıları çektiler. Ama oradaki bakanlardan ekran başındaki insanlara kadar herkesin vicdanı sızladı, eminim. Ama ahlak? İşverenin iş ahlakı? Bakanların yönetici ahlakı? Olaydaki gerçek, olaydaki çıplak adalet? İşte o, ortada görünmedi. İşveren “bizim büyük hatamızdır” demedi. Bakanlar, “biz denetim görevimizi yapamadık” demedi. Cumhurbaşkanı bile, “Bu kazalar olayın fıtratında var” diyerek hatanın üstünü örtmek istedi. İşte bu kabul etmeyiş, bu dikkati başka yere çekme gayreti “ahlak kusurudur”. Gerçeklerin kabul edilmeyişidir, dürüstlüğün kaybedilmesidir.
Ermenek kazası da öyle.
Yırca’daki 6 bin zeytin ağacının bir gecede sökülüp atılması da öyle. Vicdan yokluğudur. Ahlak suçudur. Böyle bir durumda yapacağınız şudur:
Olaydaki gerçekleri kabul etmek.
Bu gerçeklerde kendi hatanızı kabul etmek. Bu kabule dayalı olarak yönetici iseniz istifa etmek. İşveren iseniz her türlü zararı ödemeyi kabul etmek, suçunuzun cezasına razı olmak.
Bir suçun, bir kusurun ortaya çıkmasını önlemek, üstünü örtmek, bu amaçla yetkilileri değiştirmek, raporları değiştirmek, olayı saptırmaya çalışmak vicdan suçudur, ahlak suçudur.
Dört eski bakanın ve oğullarının rüşvet, yolsuzluk, yasadışı işlere karışma suçlaması olayı da böyledir. Elbette bu bir iddiadır. Ortaya kanıtları çıkmış, olayın kayıtları ele geçmiş, soruşturma açılmıştır. Şimdi kamu vicdanının önünde ve toplum ahlakı gereği yapılması gereken olayın açıkça görüşülmesi, sanıkların açıkça yargılanmalarıdır. Ama böyle yapılmıyorsa, soruşturma gizlenip kapatılmak isteniyorsa, sanıklar kamuoyundan kaçırılmak isteniyorsa olay sislenerek örtülmek isteniyorsa, bunları yapanlar da suç ortağı durumuna düşerler. Burada da vicdan suçu ve ahlak kusuru ortaya çıkıyor.

***

Hadi öyleyse soralım:
Zorunlu din dersleri koyuyor, bunu savunuyorsunuz.
Din, bu vicdan konusunda, bu ahlak konusunda ne diyor?
“Vicdanlı olacaksınız” diyor. “Ahlaklı olacaksınız” diyor.
Siz dindarlığı savunuyorsunuz. Dindar olmayı öne sürüyorsunuz.
Sizin dindarlığınızla, bu vicdan suçları nasıl bağdaşıyor?
Sizin dindarlığınızla bu ahlak kusurları nasıl bağdaşıyor?
Aslında elbette ki bağdaşmıyor.
Ama siz, her türlü suçu, her türden kusuru hiç aldırmadan işliyor, sonra da dini ve dindarlığı bunları örtmek için kullanıyorsunuz.
Prof. Rennan Pekünlü’yü işlemediği bir suç için hapse göndermekten çekinmeyen zihniyet, kendi ortaya çıkmış suçlarını her yolla örtmeye çalışıyor, işte ülkemizin gerçeği bu.
Biz, “insan olmak” diyoruz, insan olmak. Kimseyi inancıyla ölçmemek, kimseyi inancıyla baskı altına almamak, kimseyi inancıyla aldatmamak.
Biz, “vicdanlı, ahlaklı insan olmak” diyoruz.
Anlamak istemediğiniz laiklik, işte budur.
Vicdanlı, ahlaklı insan olmak.
İnsanlığın evrensel ideali budur…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları