Enver Aysever

Acı hakikat!

17 Ağustos 2020 Pazartesi

İşsiz sayısı çalışandan fazla artık, Cumhuriyet tarihinde böylesi yaşanmadı. Bu hakikat karşısında bir süre düşündüm. Büyük basın kuruluşları görmedi haberi, kıyıda köşede rastlayanlar da üzerinde durmadı pek. Oysa “tencere iktidarı belirler” tezinin en sarsıcı verisi bu.

Soru şu: “Bugün patronlardan herhangi biri, görevde bulunan Ekonomi Bakanı’na şirketlerini emanet eder mi?”. Yanıtı biliyoruz, peki, nasıl oluyor da koca ülke teslim ediliyor? Mesele de bu işte. Ekonomi Bakanı herhangi bir örnek, esasen tüm ülke sarayın malı halinde ve önümüzde riskli, zorlu süreç, tam da bu anlayışla yönetilecek.

***

Salgın sert yüzünü yeniden gösterecek. Belki havalardan dolayı, garip rehavete kapıldı toplum, belli ki bedeli ağır olacak. 17 Eylül’e dek işten çıkarma yasağı var şu ya da bu şekilde tencere kaynadı, ya sonra? Şirketler eleman çıkarmak için hazırlıklarını yaptı, upuzun listeler hazır. İnsanlar işsiz kalacak, ruhsal sorunlar artacak, muhtemel yenileri eklenecek, cehenneme dönecek ortalık.

Eksi dolar seviyesinde Hazine. Borçlanmak gerekecek, muhtemelen yüksek faiz, siyasal taviz ile olacak bu. Hangi ata oynayacağını bilemeyen iktidar bu süreçte yalpalayacak. AKP tipi diplomasi; ABD’den uçak, Rusya’dan savunma sistemi almak ama kullanamamak demek. Savunma sistemi kurulamadı, uçaklar da gelmedi. Lafa bakılsa dünya devi ülke! Hakikat boşa giden milli servet!

***

Bakan dolardan söz ederken gülüyor, eğleniyor. Kış var önümüzde; nasıl ısınacak ülke, nasıl beslenecek, bu gırgır ortamında düşünen var mı acaba? Bunca dışa bağımlı olan bir ülkenin siyasal kararları özgürce alması mümkün mü? İran veya Rusya şalteri indirse donarız. Tarım ürünleri göndermekten vazgeçse alışveriş yaptıklarımız, açız. Mesele bu kadar yalın!

İnsanımız yazık ki sorunlar kendi başına gelmedikçe ne ile karşı karşıya olduğunu kavrayamıyor. Geçici bolluk, sınırsız pompalanan para, gözleri kör etti. Şimdi salgınla birlikte ortaya çıkan koşullar tüm dengeleri altüst etti. Bizim gibi geri kalmış ülkeler açısından sorun iki kez daha derin.

***

Popülist baskıcı yönetimler bu süreçlerde ilkin hamasetin dozunu artırıyor. Ayasofya üzerinden süren yapay tartışmalar yetmedi, hemen Akdeniz’deki gerilime sığındı iktidar, şimdi de Joe Biden’ın yedi ay önce verdiği söyleşiye sığınıyor. Kuşkusuz bu tür manevraların geçici müşterisi var. Ancak temel ihtiyaçlar karşılanmayınca huzursuzluk büyüyecek. İşsizlik, aşsızlık.

Baskılar artacak, artık sıradan insanın yaşamında da hissedilecek. Basın, ifade özgürlüğü zaten yok. Hukuk bağımsızlığı da öyle! Demokratik eylemlere izin verileceğini sanmıyorum. Giderek toplum sıkışacak. Kapanan işyerleri, işten çıkarılan insanlar, yoksulluğun yaşamın her alanında görünür olması derken, muhtemel bir erken seçim ufukta beliriyor.

***

Bazıları bu koşullarda iktidarın seçim tercih etmeyeceğini söyleyebilir. Haksız değiller. Dış gerilimle seçimler ötelenebilir ya da olağanüstü koşullarda baskı altında yapılabilir. Tüm bu olumsuzluklar karşısında umut örgütlü toplumun varlığıdır. Bir başına bunca yükü taşıyamaz kişiler, örgütlü olmanın anlamı kavranacaktır. Bedel ödemeden öğrenemiyor yazık ki halklar.

Sözü edilen süreç sert, yük ağır; yazık ki bu ülke çok zaman önce yaptığı tercihin sonucuna katlanmak zorunda kalacak. Yara almadan kurtulmak doğaya uygun değil. Belki iktisadi sıkıntı sürece yayılacak, aşılacak. Ancak etik yıkım çok büyük, derin. Sorarsa biri; “kurtulacak mı hasta?” diye, peşinen “evet” diyemem doğrusu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları