Yeni küreselleşme: Cebimizdeki bomba

19 Eylül 2024 Perşembe

Sovyetler Birliği çökünce, Batı Emperyalizmi, Francis Fukuyama’nın ağzından, “Tarihin Sonu Geldi” diyerek, “Küreselleşme” adını koyduğu yeni bir çağın başladığını ilan etti:

Bu yeni çağda Sovyetler Birliği yani Batı’nın rakibi (düşmanı) olan devlet (uygarlık) çöktüğü için artık sadece sınıf savaşları değil, ülkeler arası savaşlar da bitecekti.

Zaten savaşların temelinde yatan “Ulusal Devlet” kavramı da artık erozyona uğramıştı ve yok olmaya mahkûmdu!

Savaşlar bitince Neoliberalizm de yaygınlaşacak kaynaklar, tank, top, tüfek yerine, buzdolabı, çamaşır makinesi, otomobil imalatına yönelecek, bütün insanlık, barış içinde, Batı’nın egemenliğinde refaha erişecekti.

Bu sahte kehanet, on yıl kadar sürdü:

2001 yılında El Kaide’nin (Usame Bin Ladin’in) ABD’de İkiz Kuleleri vurmasıyla sona erdi.

Böylece “Küreselleşme’nin Birinci Aşaması” bitiyor, “Terörün Küreselleşmesi” veya “Küreselleşen Terör” olarak ikinci aşaması başlıyordu.

Elbette, Fukuyama da öngörülerinin yanlış çıkmasının farkındaydı ve derhal ikinci yaklaşımını patlattı:

“Devlet İnşası” adıyla yazdığı ikinci kitabında, “Ulus Devletlerin” (Ulusal Devletlerin) yok olmadığını, tam tersine, terörle, insan ve uyuşturucu ticaretiyle ve yoksullukla mücadelede bu tür devletlerin işlevsel olduğuna ilişkin tezler öne sürdü.

Sonuç olarak, Samuel P. Huntington’un önderliğinde ve kâhinliğinde “Küreselleşen Dünya”da Batı, kendisine saldıran “İslam Uygarlığı”nı (aslında “Radikal Siyasal İslam”ı) yenmek için sözde “Ilımlı İslam”ı ürettikten ve Ortadoğu’yu istikrarsızlaştırdıktan sonra şimdi de Sind Uygarlığı (Çin) ile yeni bir egemenlik (hegemonya) savaşına girişti.

Üstelik ABD ve Avrupa NATO şemsiyesi altında, yanına Rusya’yı da alan Çin’e karşı, “Yeni Dünya Düzeni”ndeki bu “Soğuk Savaşı”, Ukrayna üzerinden sıcak bir savaşa da dönüştürdü.

Tam bu sırada, Ortadoğu’da HAMAS-Netanyahu Savaşı ve Gazze’de katliam başladı.

***

Aslında Sovyetler’in çöküşü ile başlayan “Küreselleşme” dönemi, insanlık tarihi açısından dördüncü dalgaya işaret ediyordu.

İnsanlık tarihinde kimlikler şöyle sıralanıyor:

Toplayıcı-Avcı Dönemi: Aile/Aşiret kültürü ve kimliği.

Din-Tarım Dönemi: Din/Mezhep kültürü ve kimliği.

Endüstri Dönemi: Irk/Milliyet kültürü ve kimliği.

Bilişim Dönemi: Eşitlik ve Dayanışma kültürü ve kimliği.

Elbette her bir dönemdeki siyasal/ideolojik kültürün ve ürettiği kimliğin, bir sonraki dönemde de devam ettiğini unutmamak gerekir. Çünkü kimlik farklılıkları siyasette, hâlâ ayrımcı demagojilerin kaynağı olarak kullanılmaktadır.

***

Tarihe diyalektik yöntemle baktığımızda, “Herkesin her yerde, her an, her karara katılabildiği” bir teknolojiye dayalı olan Bilişim Devrimi döneminde, insanların kimliklerini eşitleyen aynı teknolojinin, insanlar arası farklılıkları vurgulayan bu kimlikler bağlamında, Soğuk ve Sıcak Savaş gerekçeleri olarak da kullanıldığını görüyoruz.

Bir başka deyişle, insanlığın gelişen teknolojiye koşut olarak ortaya çıkan siyasal/ideolojik/kültürel evriminde, her türlü kimliğin eşitliğini savunan Bilişim Devrimi aşamasında, sömürü düzeni devam ettiği için, bu sömürünü sürdürülmesi ve dünya egemenliği için yapılan rekabet ve savaşım, teknolojik gelişmeyi, terörün ve sıcak savaşın devamı için de kullanıyor.

İsrail’in son Lübnan saldırısında, insanların cebindeki elektronik iletişim araçları üzerinden gerçekleştirdiği bombalama olayı, artık “Herkesin her yerde, her an, her karara katılabildiği” Bilişim Dönemi’nde, “Herkesin, her yerde, her an, teröre kurban olabildiği” bir dünyaya da işaret ediyor!

***

Kahrolsun sömürü     düzeni...

Kahrolsun emperyalizm...

Kahrolsun savaş:

Yaşasın Barış, Özgürlük, Adalet, Eşitlik, Kardeşlik ve Dayanışma!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları