Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Merhaba zulüm! (Françoise Sagan’ın ve Jean Seberg’in anılarına)

14 Ağustos 2020 Cuma

Hazırlamakta olduğum kitaplarla boğuşmak için kullandığım on beş gün aradan sonra sevgili okurlarımla yeniden buluştuğumda nasıl bir “Merhaba Demeliyim?” diye düşündüm ve yukarıda okuduğunuz bu başlığı buldum:

Böylece hem iki önemli kadını, yaşamları ve yapıtlarıyla simgeleştirdikleri hüznü ve elbette bu hüznü doğuran zulmü anacak...

Hem de ülkemin iki hafta önceki haliyle iki hafta sonraki hali arasında gözlemlediğim kötüye gidiş hızının yükselişine (kötüye gidiş ivmesinin artışına) dikkat çekmiş olacaktım.

Özetle, bu iki hafta içinde, iktidarın haber ve bilgi sansürü dijital dünyayı da içine alacak biçimde genişletilmiş, Cumhuriyetin kurucu liderlerine ve değerlerine karşı saldırılar artarak yaygınlaştırılmış ve şiddetlendirilmiş, haksızlığa karşı direnenlerin hapsedilmeleri devam etmiş, İstanbul Sözleşmesi’ni, yani insan/kadın haklarını savunanlara karşı orantısız güç kullanımı artarak sürdürülmüş, kadın cinayetleri, doğa katliamı olayları artmış, haksız ve hukuksuz yere hapis yatanların sorunlarının görmezden gelinmesi kanıksanmıştır.

Bu tabloya karşı “Merhaba Zulüm” bile azdır, “Tekrar Merhaba Zulüm” demek gerekirdi, ama ben, “İstanbul Sözleşmesi” dolayısıyla anmak istediğim iki kadının anısına “Merhaba Zulüm” demekle yetindim.

***

Aslında yazar egoizmi ile ilk aklıma gelen başlık, “Tekrar Merhaba, İçimizdeki Zalim” idi.

Ama Feodal/Yarı Kapitalist/ Kapitalist Kültür zulmü altında inleyen bir toplumda yeterli ilgiyi görmediğini düşündüğüm “İçimizdeki Zalim” adlı kitabıma fazla vurgu yapmış olacağım çin bundan vazgeçtim.

(Oysa hâlâ, bu kitabımın çok önemli olduğunu ve içinde yaşadığımız toplumda, aile, okul, arkadaş grubu, medya ve siyasal yapı tarafından dayatılan/öğretilen beşli zulmün önlenebilmesinde önemli bir işlevi olduğunu ve bunun yeterince fark edilmediğini düşünüyorum.)

***

Aslında zulüm, belki de baskıcı yönetimler altında yaşayan herkesin, özellikle de bütün kadınların evrensel kaderi.

İşte size iki kadın.

Önce Françoise Sagan:

Françoise Quoirez,1935 yılında Fransa’nın Cajarc kentinde doğdu. Çocukluğunda hayvanlara karşı özel bir hayranlığı vardı.

İlk romanı Merhaba Hüzün’ü (Bonjour Tristesse) 1954 yılında, 18 yaşındayken yazdı. Bir genç kızın bunalımlı hayatını, çapkın babasının ilişkilerinden dolayı yaşadığı çelişkileri anlatan kitap, kısa sürede uluslararası çapta başarı elde etti. Roman, Simon & Garfunkel’in “The Sounds of Silence” adlı şarkısında esin kaynağı oldu.

Sanatçının takma adı, Marcel Proust’un “Kayıp Zamanın İzinde” adlı kitabındaki “Sagan Prensesi” karakterinden esinlenilerek verildi.

Sagan, ABD’ye gittikten sonra Truman Capote ve Ava Gardner gibi isimlerle dost oldu.

Fırtınalı bir aşk ve evlilik hayatı olan yazar 1957’de Aston Martin, spor arabasıyla kaza yaptı ve bir süre komada kaldı.

Renkli ve olaylı yaşamı 2004 tarihinde, 69 yaşındayken Honfleur, Calvados’ta akciğer ambolisi geçirerek ölümüyle son buldu.

Ve Jean Seberg:

Sagan’ın kitabının Otto Preminger tarafından yönetilen filminde Deborah Kerr, Mylène Demongeot ve David Niven ile birlikte başrolü oynayan Jean Seberg 1938’de ABD’de Iowa’da doğdu.

Kendisini Otto Preminger keşfetmişti. İlk filmi 1957 yılında Bernard Shaw’ın Jan Dark’ından uyarlanan filmdi. Bu filmden sonra ona Jan Dark denilmeye başlanmıştı.

Preminger, Seberg’i ertesi yıl Fransa’da çekilen sonraki filmi Bonjour Tristesse’te oynattı.

Filmden sonra Seberg yine acımasız eleştiriler aldı ve film kariyeri neredeyse sona erdi.

Fakat bu kez Jean-Luc Godard onu Jean-Paul Belmondo ile Serseri Âşıklar filminde oynattı.

Bundan sonra ABD’ye gitti ve Columbia Pictures ile çalışmaya başladı.

Warren Beatty, Irvin Kershner, Stanley Baker, Lee Marvin ve Sean Connery ile başarılı işler yaptı. Fakat Kara Panter Partisi’ne verdiği destekten dolayı FBI’nın yani J. Edgar Hoover’in takibine uğradı ve karalama kampanyasının hedefi oldu.

8 Eylül 1979’da Paris dışında bir yerde, arabasında ölü bulundu. Ölümüyle FBI’nın bağlantısının olup olmadığı sürekli tartışıldı.

Eski eşi Romain Gary, FBI’nın Seberg’e karşı yürüttüğü karalama kampanyasını onun zihinsel ve psikolojik sağlığını kötüleştirdiğini söyledi.

***

UNUTMAYIN:

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları