Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu’na linç ve bağımsız (!) yargı

31 Ekim 2021 Pazar

AİHM’nin kararına uyulmamasından sonra, 10 Büyükelçinin, Kavala davası için:

Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir... Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız” demeleri...

Dışişleri Bakanlığı’nın, bu 10 büyükelçiye:

Bağımsız yargı tarafından yürütülen hukuki bir süreçle ilgili bu hadsiz açıklamanın kabul edilemez olduğunu” bildirmesi

Ve Erdoğan’ın da bu konuda:

Bizdeki yargı, bağımsızlığın en güzel örneklerini veriyor” demesi...

Türkiye’deki “yargı bağımsızlığı sorununu” hem ülke içinde hem de ülke dışında yeniden gündeme getirdi.

***

Tam bu sırada, araştırmacılar tarafından iktidarın kaybedeceği belirtilen genel seçimler öncesinde:

27 Ekim 2021’de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta, bir şehit cenazesinde yapılan saldırı ve linç girişiminin de yer aldığı görüntüleri izletti ve Kılıçdaroğlu’nun “yeniden hesap vereceğini” belirtti.

Kılıçdaroğlu’nun buna tepkisi şöyle oldu:

Şahıs, bugünkü grup toplantısında uzun uzun benim videolarımı izlettirmiş. Aleni tehditler savurmuş adeta birilerine ‘Yarım kalan işi bitirin’ talimatı vermiş.

İşte buradan söylüyorum: Ne senden ne senin şürekândan zerre kadar korkum yok. Sonuna kadar mücadele vereceğim. Bunu bilesin.”

***

AKP’nin “mağdur edebiyatı” ve “gerginlik stratejisi” ile seçimleri kazandığı ve iktidara geldikten sonra da bunları sürdürdüğü bilinen bir gerçek.

Fakat bu “edebiyat” ve bu “strateji” çok uzayıp kabak tadı verince ve gerçeklerden kopunca, toplumun bunlardan ve baskıdan bıktığı, sıdkının sıyrıldığı, 2019 yerel seçimlerinde açıkça ortaya çıktı.

Şimdi bu bıkkınlığa ve sıkkınlığa bir de müthiş bir pahalılık ve herkesi canından bezdiren bir geçim sıkıntısı eklenmiş durumda.

Elbette, bütün sorunların temelinde, “Tek Kişi Yönetiminin” yetersizliği, ekonomik politikaların yanlışlığı, bağımsız adalet mekanizmasının tahrip edilmiş olması ve adalet sorununun, ülke sınırlarını da aşarak Türkiye’yi siyasal, ekonomik ve hukuksal açmazlara sürüklemesi yatıyor.

Bu açıdan, iktidar tarafından varlığı savunulan ama hem 12 Eylül 2010 hem de 16 Nisan 2017 halkoylamalarıyla siyasetin emrine verilen “bağımsız yargı” hakkında, hemen akla geliveren pek çok örnekten sadece birkaç tanesini anımsatmak istedim.

***

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda Erdoğan, 5 Eylül 2012’de “Bağımsız Yargıya” “gerekenleri söylediğini” belirtiyordu: 

Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor, biz de Parlamento’da gereği neyse onu yapacağız.

***

Beraat kararından sonra tahliye edilmeden, yeniden tutuklanan Kavala için Erdoğan, 19 Şubat 2020’de “Bağımsız Yargı” için şöyle diyordu:

Bir manevrayla dün onu (Kavala’yı) beraat ettirmeye kalktılar.” 

***

Terörizme destek suçlamasıyla hapsedilen Alman Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel için, 13 Nisan 2017’de Erdoğan şöyle demişti:

Hiçbir surette iade edilmeyecek ben bu makamda olduğum sürece asla! Elimizde görüntüler var. Bu tam bir ajan terörist. Kime bunları yutturacaksınız?

Ama Almanya ile temaslardan sonra, Yücel 16 Şubat 2018’de tahliye edildi ve eşiyle birlikte havaalanında kendisini bekleyen özel bir uçakla ülkeden ayrıldı.

Almanya Başbakanı Merkel kararla ilgili olarak “Deniz Yücel’in serbest bırakılmasından memnunum” dedi.

***

Bağımsız yargı” tarafından casusluk suçundan hapsedilmiş olan Rahip Brunson için de Erdoğan 1 Ocak 2018’de şunu söyledi:

Bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız.”

Ama ABD’nin ekonomik yaptırımlar uygulamasından sonra Brunson da 13 Ekim 2018’de özel bir uçakla Türkiye’den ayrıldı.

Brunson’u kabul eden ABD Başkanı Trump, “Türk hapishanesinden Beyaz Saray’a 24 saat. Fena değil” dedi.

***

Kılıçdaroğlu’na linç olayının davası hakkında fazla bir şey söylemek istemiyorum; sanıyorum, yukarıdaki örnekler bağımsız (!) yargı hakkında yeterli fikir vermiştir.

Zaten her şey, Türkiye’nin ve bütün dünyanın gözü önünde olup bitiyor.

Üstelik içte kamuoyundan saklanan, gizlenen bazı gerçekleri, yabancı ülkeler hem biliyor hem kaydediyor hem de bunları kullanıyor.

“Şahsım Devleti” rejimi, “her ne pahasına olursa olsun” iktidarını korumak hedefine kitlenmiş görünüyor ama artık bütünüyle siyasal, toplumsal ve ekonomik gerçeklerden koptuğu için bu hedefi gerçekleştirebileceğini pek sanmıyorum...

Dilerim ülkenin başına yeni işler açmazlar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları