Türkiye, Suriye krizi konusunda büyük bir fırsat kaçırdı.

Gerçekten hak ettiği “Bölgedeki güçlü devlet” imajına uygun olarak çözüme ışık tutmak ve katkıda bulunmak şansını kullanamadı:

Bölge istikrarı ve Suriye’de barış sağlanması yerine, eski “kardeşim” Esad’ın üzerinden, bireye dönük yanlış bir politika izledi, “Esad gitsin” söylemine angaje oldu.

Oysa bu politikanın yanlışlığını, daha düzeltme fırsatı varken, Utku Çakırözer’e verdiği söyleşide, BM adına Suriye’de gözlemcilik yapmış olan Prof. Yakın Ertürk dile getirmiş ve hedefin Esad’a kitlenmek yerine, barışı ve istikrarı sağlamak olması gerektiğini belirtmişti.

İstikrara dönük, barışçı seçeneğin hem akılcı hem de realist yani olanaklı olduğunu göstermek için ben de oturmuş “ABD’nin Siyasal İslam’la Dansı” kitabımı yazmıştım.

Nitekim Cenevre’de yapılan toplantıda, Rusya’nın ağırlığını koymasıyla ve ABD’nin de buna yeşil ışık yakmasıyla, “Esad’lı çözüm” gündeme geldi.

Cumhuriyet’teki haber durumu bütün açıklığıyla gösteriyor:

“Suriye’de geçiş hükümeti için uzlaştılar

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5, Arap Birliği üyesi 3 ülke ile Türkiye dışişleri bakanları İsviçre’nin Cenevre kentinde Kofi Annan’ın çağrısı üzerine Suriye konusunu görüşmek için bir araya geldi.

Toplantının açılışında konuşan Annan “Bugün doğru adımları atamazsak tarih bizi çok acı bir şekilde yargılayacaktır” dedi.

Annan, krizin çözülememesi durumunda bölgeye yayılabileceği, uluslararası terörizmde yeni bir cephe açılabileceği, aşırıcılığın artabileceği, mezhep çatışmasının büyüyebileceği ve silahlarla dolu şiddetin arttığı bir ülkenin ortaya çıkabileceği uyarısında bulundu.

Lavrov’dan ABD değişti iddiası.

Cenevre toplantısından önce dün, Rusya’nın St. Petersburg kentinde bir araya gelen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Suriye konusundaki görüş ayrılıklarına çözüm bulunamadığı belirtilmişti. Ancak Lavrov görüşme sonrası yaptığı açıklamada, uluslararası toplumun Cenevre’de Annan Planı’nın uygulanması ve Suriye krizine çözüm bulunması için iyi bir şansları olduğunu söyledi. Lavrov, Clinton’la görüşmesinin ardından ABD’nin pozisyonunda değişim olduğu izlenimi edindiğini ifade etti. Rusya, Esad’sız bir geçiş dönemi planını kabul etmeyeceği görüşünü tekrarlamıştı.

Esad dış çözüme karşı.

Cenevre’de ülkesiyle ilgili yapılan toplantı öncesi İran televizyonuna konuşan Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, bir kez daha ülkesine dışardan dayatılan hiçbir çözümü kabul etmeyeceğini açıkladı. Ülkesindeki durumu “yabancı güçleri hiç ilgilendirmeyen bir iç mesele” olarak tanımlayan Esad, dış baskının boyutu ne olursa olsun hükümetinin iç güvenlik politikasını değiştirmeyeceğine de vurgu yaptı.

Toplantı bir ay kadar önce Rusya’nın girişimiyle gündeme gelmiş, Rusya’nın toplantıya İran’ı dahil etme isteği, ABD’nin ise İran’ın dışarıda tutulmasını şart koşması nedeniyle, toplantının yapılıp yapılmayacağı son ana kadar netlik kazanmamıştı.”

Keşke bu konudaki “girişimi”, böyle bir “girişim” için bütün ilişkilere ve olanaklara sahip olan Türkiye yapabilseydi!

Bugün gazetemizde yer alan Utku Çakırözer’in Esad’la yaptığı tarihsel konuşma “madalyonun öbür tarafını” da bütün açıklığıyla ortaya seriyor.

***

Unutmayalım ki her “efendi,” taraftarlarının ölçüsüz tutum ve davranışlarından rahatsız olur:

Çünkü bazı taraftarların, kimi zaman dalkavukluğa dönüşen aşırı eylem ve söylemleri, “efendinin” manevra alanını genişleteceğine, daraltır.

İç politikadaki son örnek, AKP’nin Kürt politikasındaki değişiklik sonunda açıkta kalan ve ne yapacağını şaşıranlarla iktidar arasındaki ilişkilerdir.

***

Dış politikada, düşürülen uçak olayından sonra aradığı desteği Batı’dan bulamaması ve son Cenevre toplantısından çıkan sonuç, Türkiye için önemli bir derstir.

Dilerim dış politikadaki bu son Suriye örneği, Türkiye’nin daha kişilikli, daha yol gösterici, daha barışçı ve daha bölge istikrarına dönük bir tutum takınmasına vesile olur!

\n\n