Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İktidar düşüren devalüasyonlar ve bugün

16 Aralık 2021 Perşembe

İktidarlar halkın refahı yerine, kendilerinin ve yandaşlarının refahına yönelik kötü politikalarından dolayı ülke kaynaklarını tüketip ekonomiyi iflas noktasına getirdiklerinde bu iflastan kurtulmak için genellikle IMF’den destek isterler.

IMF de milli paranın devalüasyonunu* ve yükü geniş kitlelerin üzerine iyice yükleyen başka bazı önemleri önerir ve bunları yerine getiren ülkeye küçük bir miktar borç verir ve bu borç yabancı yatırımcılara ve bankalara da yeşil ışık yakar.

***

Türkiye bu reçetenin en önemli göstergesi olan devalüasyonları* belirgin olarak 1946, 1958, 1970, 1980, 1994 ve 2001 yıllarında yapmıştır.

Hemen hemen hepsinden sonra siyasal iktidar değişikliği olmuştur.

7 Eylül 1946’da CHP, yüzde 40 dolayında devalüasyon yaptı. İktidardan düştü.

4 Ağustos 1958’de DP, 1 ABD Doları’nı 2 lira 80 kuruştan 9 liraya çıkararak yüzde 220 devalüasyon yaptı. İktidardan düştü.

10 Ağustos 1970’de AP, Türk Lirası’na yüzde 70’e yakın değer kaybettirdi. İktidardan düştü.

24 Ocak 1980’de, yine AP yüzde 32.7 oranında devalüasyon yaptı. İktidardan düştü.

5 Nisan 1994’te DYP-SHP iktidarı Türk Lirası’nı yüzde 38 devalüe etti. Daha sonra yüzde 24.8 gibi bir devalüasyon daha yaptı ve toplam devalüasyon oranı yüzde 73’e çıktı. DYP-SHP/CHP koalisyonu iktidardan düştü.

2001’de DSP-ANAP-MHP hükümeti serbest kur sistemine geçti ve Türk Lirası’na yüzde 40’a yakın değer kaybettirdi. İktidardan düştü.

Özet olarak bütün devalüasyonlardan sonra iktidar değişti.

***

Bugünlerde iktidarın kasten aldığı faiz indirim kararlarıyla, Türk Lirası’na takriben bir ay içinde, yaklaşık yüzde 50 oranında değer kaybettirildi, yani milli para devalüe* edildi.

Bu kararların devam ettirileceği de ilan edildi.

Bu yazı yayımlandığı gün, Merkez Bankası’nın yeni faiz kararı da açıklanacak.

Bu kararın ne yönde olacağı bilinmiyor; ama TL’nin değer kaybının devam ettiğine bakılarak piyasaların yeniden bir faiz artırımı kararı beklediği açık.

***

Şimdi gelelim “Yeni bir ekonomik model deniyoruz” iddiasına:

Aslında bu model, yeni değil. 

Yukarıda listelediğim tarihlerde pek çok kez uygulandı ve o dönemlerdeki koşullar bugünkülerden daha olumlu olduğu halde, ne ekonomiyi kurtarabildi ne de iktidarları!

1) Model, ülkenin tükenen ekonomik ve mali kaynaklarına dışardan ve içerden destek bulmak için uygulamaya konulur.

2) Dışardan beklenti, dış borç olanaklarının ve yabancı sermaye yatırımlarının artması umuduna dayalıdır.

3) İçerden beklenti ise geniş kitlelerin yoksullaştırılması yoluyla, tüketimin sınırlanması sonunda, kaynakların yatırımlara yöneleceği, istihdamın artacağı ve ekonominin canlanacağı umuduna dayalıdır.

4) Oysa bugünkü ekonomik ve mali iflas, sadece kötü ekonomik politikalardan ve kaynakların yalnızca iktidara ve yandaşlarına akıtılmasından dolayı değil, yerli ve yabancı sermayenin ilk güvencesi olan Hukuk Devleti’nin tahrip edilmiş, insanların her türlü maddi ve manevi güvencesi olan adaletin de yok edilmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

***

Özetle, “Yeni model” denilen aslında çok denenmiş ve hep başarısız olmuş bu büyük “devalüasyondan” ve onun neticesi olan yüksek “enflasyondan” beklenen hiçbir olumlu sonuç, özellikle de bugünkü koşullar altında, alınamayacak, iktidar ilk seçimlerde mukadder akıbetinden kurtulamayacaktır.


* Teknik olarak “devalüasyon”, sabit kur sistemlerinde yapılan operasyonlara verilen isimdir. Ben bu yazıda, alınan mali ve ekonomik kararlarla milli paraya kasıtlı olarak değer kaybettirilmesi anlamında da kullanıyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları