CHP’nin Önemi ve Kılıçdaroğlu

28 Mart 2014 Cuma

Politikacıların kafası normal vatandaştan farklı çalışır:
Düşünce ve dikkat dünyaları daha çok rakiplerine, öteki politikacılara, özet olarak, siyaset dünyasına odaklıdır.
Elbette bu normal ve anlaşılabilir bir tutum ve davranıştır:
Çünkü ülkenin kaderi de kendi kaderleri de siyaset dünyasında belirlenir.

***

Bu özellik liderler düzeyinde çok daha belirgindir:
Lider, hem rakibi olan partinin liderine ilişkin birtakım şeyler söyler, hem de onun söylediklerine karşı kendini savunur.
Böylece kamuoyunu da etkilemeye çalışır; çünkü kamuoyu da partileri, liderlerin kişiliğinde algılama eğilimindedir...
Dolayısıyla bu diyaloglar, daha doğrusu karşılıklı atışmalar, seçmenin genel eğilimlerini de etkiler.

***

Yukarıda yazdıklarım sadece genel gözlemler değil:
Siyaseti ve liderleri hep dikkatle izledim, ayrıca dört siyasal liderle çok yakın çalıştım:
Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Erdal İnönü ve Altan Öymen.
Hepsi, rakip liderlerin her dediğine, halkın verdiği önemden daha fazla önem veren, onu hemen yanıtlamaya yönelik bir tutum ve davranış içindeydiler ve haklıydılar da!

***

Bugünkü duruma baktığımızda da aynı süreci görüyoruz:
AKP lideri Erdoğan, CHP’yi, Kılıçdaroğlu üzerinden yıpratmaya çalıştı uzun süre:
Ne etnik kökenini, ne mezhebini, ne genel müdürlüğünü bıraktı...
Zaman zaman nefret söylemine giren ifadelerle bile saldırdı.
Neden böyle yaptı?
Çünkü Baykal’ı “kaset komplosuyla” bertaraf ettikten sonra, CHP’yi Kılıçdaroğlu üzerinden zayıflatmaya çalışıyordu...
Ana muhalefet partisi olan CHP’nin, eninde sonunda, kendi iktidarına karşı ciddi bir seçenek oluşturacağının bilincindeydi.
Sonuç ne oldu?
Kılıçdaroğlu, çekilmek istendiği etnik ve mezhepsel tuzakların hiçbirine düşmedi...
Üslubunu, ağırbaşlılığını, efendiliğini, insan haklarına saygısını, demokratik yaklaşımını hiç bozmadı.
Üstelik son seçim kampanyasında açıkça görüldüğü gibi, Erdoğan’ın kavgacı ve öfkeli üslubuna karşı, kendi efendiliği içinde çok başarılı söylemler geliştirdi ve genel kamuoyunu etkilemeyi başardı.
Ve olaylar öyle gelişti ki, Erdoğan kendi tuzağına düştü:
Ne karizması kaldı, ne kurtarıcılığı...
Yakın çevresiyle birlikte, partisini aşağı çeken bir yük haline geldi.
Tam bu noktada, CHP’nin “Cumhuriyet”i ve “Demokrasi”yi kuran kimliğiyle, özgürlükçü yaklaşımıyla, Kılıçdaroğlu’nun liderlikte sergilediği nitelikler kesişti ve ana muhalefet partisi yeniden umut oldu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yumuşama aldatmacası 5 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları