Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Atatürkçülük ve sosyal demokrasi-6

12 Ağustos 2022 Cuma

Dünkü yazıma “Sosyal Demokrasinin yerel, ulusal kökenleri, önce Cumhuriyet Devrimi’nden, Atatürkçülükten de etkilenmiştir” diyerek başlamış ve Kadro Dergisi ile Altı Ok bağlamında Atatürkçülük’le Sosyal Demokrasi arasındaki ilişkileri irdelemeye çalışmıştım.

Bugün Çok Partili Dönemdeki değişme ve gelişmelere bakmaya çalışacağım.

***

Türkiye’nin Çok Partili Düzen’e geçişi İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle ve Soğuk Savaş’ın başlamasıyla eşzamanlıdır.

Çok Partili Düzen’e geçildikten sonra iktidara gelen Demokrat Parti döneminde Türkiye NATO’ya girmiş, her türlü sol ezilmiş, Menderes’in ilk eylemlerinden biri, kendisinin iktidara gelmesine destek veren Komünistleri tevkif etmek olmuştu.

Ayrıca, İsmet İnönü sermaye sınıfı ve işçi sınıfı gibi çağdaş sınıflar gelişmeden Demokratik Rejim’i kurma çabasını başlatmış olduğu için, ülkede sol ideolojiyi destekleyecek sınıfsal yapı da yoktu.

Menderes’in esas olarak tarikatlar, toprak ağaları ve geniş köylü kitleleri tarafından desteklenen “Demagojik”, “Karşı Devrimci” iktidarı dönemi, her türlü sol düşüncenin ve eylemin ezilerek bastırıldığı dönemdir.

***

Sosyal Demokrasi, 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi sonrası kabul edilen 1961 Anayasası’nın özgürlükçü ortamı içinde yeniden gündeme gelen Sosyalist/Komünist hareketlerle birlikte ortaya çıktı.

Sosyalist/Komünist çizgideki Türkiye İşçi Partisi TİP’in 1961 Anayasası bağlamında meşru bir parti olarak siyaset sahnesine çıkması, 1965 seçimlerinde 15 milletvekili ile Meclis’e girecek bir başarı elde etmesi Sosyal Demokrat eğilimleri de harekete geçirmişti.

TİP’in yükselişini gören İsmet İnönü, Bülent Ecevit’le birlikte, 1965 seçimleri öncesinde CHP’nin “Ortanın Solunda” bir parti olduğunu belirterek Kemalizm/Atatürkçülük ile Sosyal Demokrasi arasındaki bir senteze işaret ediyordu.

***

Ecevit, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra kurulan İnönü hükümetlerinde çalışma bakanı olarak görev yapmış, işçi haklarının yasal güvencelere kavuşturulmasında öne çıkmış ve Sosyal Demokrasi’den esinlenen “Ortanın Solu” hareketinin lideri kimliğini kazanmıştı.

12 Mart 1971 Askeri darbesinin kendisine, kendisinin sol görüşlerine karşı yapıldığını iddia ederek CHP içinde İsmet İnönü’ye karşı çıktı ve CHP’nin genel başkanı oldu.

Daha sonra Celal Bayar’ın Demokrat Parti’ye destek vermesiyle, Demirel ikinci sıraya düşünce, 1973 seçimlerinde birinci parti oldu ve Erbakan ile koalisyon kurdu.

Böylece “Ortanın Solu”, yani “Atatürkçülük ile Sosyal Demokrasinin sentezi” iktidar ortağı olmuştu.

***

Bundan sonrası, ne yazık ki Karşı Devrimci 12 Eylül 1980 askeri darbesi yasaklarının zorunlu hale getirdiği saçma sapan isim oyunlarıyla zedelenmiştir.

12 Eylül Yönetimi bütün siyasal partilerle birlikte CHP’yi de kapatmış ve bütün siyasal liderlerle birlikte CHP’li yöneticilere de yasaklar getirmişti.

Bu ortamda Türkiye’deki “Orta Sol” seçmen potansiyeli siyasete taşımak için Erdal İnönü, “Sosyal Demokrasi Partisi” SODEP’i kurmuş, Aydın Güven Gürkan da askerlerin aynı potansiyeli kullanmak için kurdurdukları “Halkçı Parti”nin demokratikleştirilmesi sürecinde Genel Başkan seçilmişti.

“Sosyal Demokratik” ideolojiyi benimsemiş olan bu iki parti “Sosyaldemokrat Halkçı Parti”, SHP adı altında, Erdal İnönü’nü Genel Başkanlığında birleşti ve böylece “Sosyal Demokrasi” isim olarak da Atatürk’ün partisi olan CHP’nin mirasını sahiplenmiş oldu.

***

Ama elbette Atatürkçülük ile Sosyal Demokrasi’nin ilişki serüveni devam ediyordu.

Değerli okurlarımız, özellikle gençler, gittikçe garipleşen bu ilişki serüvenini ilgiyle izlediklerini belirtiyorlar.

Teşekkür ederim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları