Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

28 Şubat 1997’de ne oldu?

02 Aralık 2021 Perşembe

İslamcıların gerçekleri saptırarak yazdıkları alternatif tarih yanlışlarını sadece Atatürk ve dönemi için düzeltmek amacıyla Sinan Meydan, Turgut Özakman, Ümit Doğan ve başka tarihçiler, araştırmacılar tarafından cilt cilt kitaplar yazıldı.

Ben bugün burada çok daha yakın tarihteki tek bir olayın “28 Şubat”ın gerçek niteliğini anlatmaya çalışacağım.

***

1989 yılında Berlin Duvarı yıkılmış, 1991 yılında Sovyetler Birliği resmen dağılmıştı.

Böylece, Batı Dünyasının Türkiye’de solu ve Atatürkçüleri baskılamak ve Emperyalist emellerini topluma empoze etmek için kullandığı “Komünizm Tehlikesi” tarihe karışmıştı.

Ama “Kırmızı Kitap” denilen, Türkiye’nin genel strateji belgesinde “Komünizm” hâlâ esas tehlike olarak yer alıyordu.

28 Şubat 1997 tarihindeki Milli Güvenlik Kurulu Toplantısında Sovyetler’in çöküşünden sonra ortadan kalkan Komünizm Tehlikesinin birinci tehdit olmaktan çıkarılması ve yerine şeriat tehlikesinin birinci tehdit olarak kabul edilmesi kararı alınmıştı.

Böylece “Soğuk Savaş”ın resmen sona erdiği, yani Sovyetler’in dağıldığı 1991 yılından ancak altı yıl sonra Türkiye uyanmış ve“Milli Güvenlik Strateji Belgesi’ni” güncelleyerek“Komünizmi” Milli Tehdit olmaktan çıkarabilmiş, onun yerine 1980 darbesi ve 1982 Anayasası ile önü açılan Şeriat tehlikesini koyabilmişti.

Milli Güvenlik Belgesi’nde, tarikatların ve dinci eğitimin, rejim için önemli bir tehdit oluşturduğu da vurgulanmış ve hem eğitim hem de tarikatlar konusunda birtakım tedbirlerin alınması önerilmişti.

Bütün Milli Güvenlik Konseyi’ne katılanlar ve bu arada elbette Erbakan ve Çiller tarafından da imzalanan 28 Şubat Toplantısı kararları, “Şeriat Tehlikesini” vurguladığı için, dinci politikacılar tarafından çok istismar edildi, hatta Erbakan’ın imzalamadığı bile ileri sürüldü:

Sonradan 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Konseyi Kararları bazı patavatsızlar tarafından “Postmodern Darbe” olarak nitelendi ve AKP iktidarı zamanında dönemin sorumluları yargılanarak mahkûm edildi.

Derken Yargıtay’da bazı sanıkların cezaları tasdik edildi, bazı sanıklar ve bu arada tek sivil sanık olan eski YÖK Başkanı olan Prof. Kemal Gürüz için yeniden yargılanma kararı alındı.

***

Aslında Erbakan’ın Başbakan olarak yaptığı eylem ve söylemlerin TSK’de yarattığı hassasiyetler, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Karadayı ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından tamponlanmıştı.

Refah ile DYP arasında imzalanan hükümetin kuruluş protokolünde Erbakan ile Çiller arasında “Dönüşümlü Başbakanlık” maddesi vardı.

Bu madde işletildi ve Erbakan, 28 Şubat’tan üç buçuk ay sonra, Başbakanlığı Çiller’e devretmek üzere 18 Haziran’da başbakanlıktan istifa etti.

Fakat Cumhurbaşkanı Demirel, Meclis’teki milletvekili kaymaları sonunda Başbakanlık görevini Çiller’e değil, Mesut Yılmaz’a verince yeni bir koalisyon kurulmuş ve REFAHYOL hükümeti son bulmuştu.

Böylece Erbakan’ın Başbakanlığı ve Çankaya gösterilerinin yol açtığı kriz, Parlamenter Demokrasi kurallarına uygun olanak Demirel ve Karadayı tarafından milletvekillerinin de işbirliği ile TBMM içinde çözülmüştü.

***

Özetle, “28 Şubat” bir askeri darbe değil, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra yapılan bir “Milli Güvenlik Strateji Belgesi” değişikliğidir.

Bu strateji değişikliği “Komünizm tehlikesini” milli tehdit olmaktan çıkarıp, 1982 Anayasası ile iyice belirginleşen “Şeriat tehlikesini” milli tehdit olarak kabul ettiği için, dinci politikacılar tarafından lanetlenmiştir.

Bu konudaki ayrıntılar için Merdan Yanardağ’ın “Ülkücü Hareketin Analitik Tarihi” ve “Bir ABD Projesi Olarak AKP” adlı kitaplarıyla, benim “21. Yüzyılda Türkiye” ve “28 Şubat ve Demokrasi” adlı kitaplarıma bakılabilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları