Elçin Poyrazlar

Sözleşmenin özü

08 Haziran 2022 Çarşamba

Danıştay’da görülmeye başlanan İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptaline yönelik dava tek bir mesaj veriyor.

Türkiye'nin medeniyet düzeyi.

Gücü tek elde toplayan sistemin muktedirleri adaleti hakkaniyetle dağıtmaya hazır mı, değil mi?

Kadınlara yönelik şiddeti durdurmaya niyetli mi, değil mi?

Hukukun üstünlüğü ilkesine mi bağlılar, yoksa erkeklerin hukukuna mı bağlılar?

Anayasaya aykırı bir şekilde fesih edilen İstanbul Sözleşmesi bu ülkenin medeniyet düzeyinin turnosol kağıdı artık. 

Kadın örgütlerinin, kadın siyasetçilerin, aktivistlerin, akademisyenlerin, baroların, avukatların ve tabandaki büyük desteğin sembol davası İstanbul Sözleşmesi’dir.

Ülkenin en acil meselelerinden kadına ve çocuğa yönelik şiddetin durdurulması yönündeki somut talebin vücuda gelmiş halidir. 

Hukukun, tek kişinin ideolojisine, din, örf, gelenek ve adetlere, erkeklerin kaypak ‘namus ve ahlak’ anlayışlarına, belli başlı siyasi fanatiklerin fırsatçılığına, daha çok oy, daha fazla iktidar için kurban edilmemesi için yoğun çabanın en gerçek yansımasıdır. 

İstanbul Sözleşmesi’nin ‘Türk aile yapısını ortadan kaldırmayı hedefleyen dış kaynaklı bir proje’ olduğu iddiaları erkek iktidarın en acımasız yalanıdır. 

İstanbul Sözleşmesi bir ülkenin en yoksul, en dezavantajlı, en yalnız bırakılan, en çok sömürülen, en çok öldürülen kesimlerine uzatılan bir can simididir. 

Bu sözleşme erkeklerin kadınlar üstünde hakimiyet kurmaması, dışlamaması, ezmemesi, istismar, taciz ve tecavüz etmemesi, öldürmemesi yani özetle ekonomik, siyasi, sosyal, cinsel, fiziksel her türlü şiddetin önlenmesi ve mevcut şiddetin hukuk yoluyla cezalandırılması için hazırlandı. 

‘Kadına yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin her türünü kınamak…’

‘Kadına yönelen şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olmak…’

‘Kadınların ve genç kızların aile içi şiddet, cinsel taciz, tecavüz, zorla evlendirme, sözde “namus” adına işlenen suçlara ve kadınların ve genç kızların insan haklarının ciddi bir biçimde ihlal oluşturduğunu bilmek…’

‘Çocukların, aile içi şiddetin tanığı olmak da dahil olmak üzere, aile içi şiddetin mağduru olduklarının farkında olmak…’

Ve somut adım atmak için…

İstanbul Sözleşmesi, mevcut yasalar kadınları korumadığı için imzalandı.

O halde, maksadı kadınları her türlü şiddete karşı korumak, kadına yönelen şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak olan bir sözleşme tam tersi nedenlerle iptal edildi. 

Kadınlar üzerinde gerici ideolojiler rahatça uygulanabilsin diye. 

Sözleşmenin iptalinin iptali kadın hareketinin en varoluşçu, en hayati davası artık. 

Sadece hukukun yeniden tesis edilmesi için değil, kadınların hayatta kalabilmesi için. 

Sözleşmenin özü insan hakları ve canı korumaktır. 

Ötesi dipsiz bir demagojidir. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları