Elçin Poyrazlar

Göç taşeronları

06 Temmuz 2022 Çarşamba

İngiltere’nin sınırlarına varan mültecileri uçaklarla Ruanda’ya gönderme planı göç politikalarında tehlikeli bir dönemin habercisi. 

Geçen ay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) müdahalesiyle mültecilerin İngiltere’den Doğu Afrika ülkesi Ruanda’ya gönderilmesi durdurulmuştu. 

Ancak İngiliz hükümeti yeni göç politikasını uluslararası hukuka rağmen uygulayacağının sinyallerini veriyor. 

Nisan ayında İngiltere ile Ruanda arasında ‘Göç ve Ekonomik Kalkınma Ortaklığı’ adı altında bir mutabakat anlaşması imzalandı. 

Buna göre İngiltere ilk etapta ödeyeceği 120 milyon sterlin karşılığında sınırlarına varan belgesiz mültecileri Ruanda’ya gönderebilecek. 

İngiltere sığınmacıların transferi, işlemleri, çalışma, yaşama, sağlık ve eğitim gibi hakları konusunda Ruanda’ya 5 yıllık bir destek paketi sağlayacak. 

Özetle İngiltere, Ruanda’yı sığınmacılarla ilgili sorumluluk sahibi kılacak ve başvuruları ‘uzaktan’ değerlendirecek. 

Bu plan Ruanda’nın insan hakları karnesinin temiz olmadığına dikkat çeken aktivistler, örgütler ve hukukçular tarafından tepki çekiyor. 

İngiliz hükümeti ise ülkedeki iltica sisteminin yılda 1.5 milyar sterline mal olduğunu, evsiz göçmenler için otel konaklamalarının günde 4.7 milyon sterline ulaştığını söylüyor ve Ruanda çözümünün daha hesaplı olacağını savunuyor. 

İngiltere, mülteci ihracı ve deniz aşırı iltica işlem sistemi politikalarında yalnız değil. 

Avustralya ülkeye deniz yoluyla ulaşan mültecileri Güney Pasifik’de Nauru adası ve Papua Yeni Gine’nin Manus adalarındaki kamplara gönderiyor. 

İsrail de Ruanda ve Uganda ile 2014-2017 yılları arasında benzer bir göç anlaşması yapmıştı. 

İngiltere daha önce Man Adası, Cebelitarık, Arnavutluk ve Gana ile göç anlaşması sağlamaya çalışmış ancak başarıya ulaşamamıştı. 

Şimdi Danimarka, Ruanda ile benzer bir sığınmacı anlaşması üstüne görüşmelerde bulunuyor. 

Elbette bir çeşit yatırım, ticaret ve iş ortaklığı projeleriyle birlikte… 

Türkiye’nin AB ile, göçmenleri kendi ülkesinde tutma, Avrupa'ya varmalarını para karşılığı önleme anlaşması da bu göç politikalarının bir çeşidi. 

Batı, savaştan, kıtlıktan, açlıktan ve işkenceden kaçan doğulu ve güneyli göçmenleri evrensel haklarına ve uluslararası hukuka rağmen engellemeye kararlı. 

Bunun için de çeşitli anlaşmalar, gizli kapaklı pazarlıklar, ucu açık vaatlerle sığınmacılara yönelik sorumluluklarını göç taşeronlarına yıkmayı planlıyor. 

Yoksul coğrafyalar, yolsuz baskıcı yönetimler, otokrat rejimler bu göç taşeronlarının en güçlü adayları olacak. 

Üstelik bu taşeronlar sayesinde farklı coğrafyalarda yeni imtiyaz ve nüfuz alanı yaratma ‘başarısı’ da göçmenlerin önüne yüksek duvarlar ören zengin ülkelerin olacak. 

Not: Bu konuda daha detaylı okumalar için aşağıdaki makaleleri öneririm. 

https://blog.insanhaklariokulu.org/goc-distopyasi/

https://blog.insanhaklariokulu.org/kamp-ruanda-aihm-mudahalesi-ingilterenin-multecilerden-kurtulma-planini-durdurulabilecek-mi/



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları