Elçin Poyrazlar

Askıda Hayatlar

30 Kasım 2022 Çarşamba

Siz hiç yoksul oldunuz mu? 

Ailecek aç yattığınız geceler, evi ısıtamadığınız için mobilya yaktığınız günler, bebeğinize mama alamadığınız için şekerli su içirdiğiniz öğünler oldu mu?

Dipsiz bir yoksulluk sarmalında yaşayan insanlar var Türkiye'de.

Derin Yoksulluk Ağı kurucusu ve CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo’nun yeni kitabı Askıda Hayatlar (Doğan Kitap) siyasetin, yöneticilerin, toplumun görmeyi reddettiği bir kesime yani yoksullara ışık tutuyor. 

Ülkenin daha fazla rant için yolsuzluğa, hukuksuzluğa varan, 2006’da Sulukule Mahallesi’nin yok edilmesiyle başlayan ‘kentsel dönüşüm’ macerasının en yakın tanıklarından biri olan Foggo kitabında, hükümetin 2018 yılındaki bütçe görüşmelerinde ülkede tam 7,5 milyon hanenin ve işyerinin dönüştürülmesinin hesaplandığını aktarıyor. 

“İnşaat şirketleri bütün ülkeyi rezidanslarla, alışveriş merkezleriyle, HES’lerle kuşatmış durumdalar. Ülkenin tarihi, kültürel ve doğal zenginlikleri yok edildi, okullar ve hastaneler, kamusal alanlar, sinemalar, sahiller, yaylalar, parklar ve yeşil alanlar ranta açılarak kamunun elinden alınarak özelleştirildi. “

Büyük rantlar büyük yoksulluklar getirir. 

Yoksulları yok sayan, içinde yaşadıkları imkansızlıkları hor gören, onları aşağılayan vahşi bir sistemin içindeyiz hepimiz. 

Ve o sistem Hacer Foggo’nun işaret ettiği gibi yoksulları kolay bir oy deposu olarak görüyor. 

“Yoksullar satranç öğrenmesinler. Patates soğan için, çay için, kahve için birbirlerini ezsinler, fırında askıda ekmeği, market önlerinde ve pazarlarda kalan sebzeleri beklesinler. Kaymakamlık önlerinde, belediye kapılarında çöp karıştırsınlar. Kafalarına düşmesi nasip olmayan patatesleri çöp kutularından çıkartsınlar. Uzak dursunlar “bizim” mahallemizden ama “bizler” onların girdiği her kuyruğu, attıkları her oyu, seçim sonuçlarında “yoksulların bilirkişisi” olarak analiz yapmaktan geri durmayalım…”

Foggo özellikle kadın ve çocuk yoksulluğunun derinleştiğine işaret ediyor. 

“Elektrikten tasarruf etmek için çamaşırı elde yıkayanlar, eti, tavuğu, peyniri lüks gıda tüketimi olarak almayanlar, kadın pedi yerine atlet, kumaş parçaları kullanananlar, çocuk bezi yerine poşet kullanıp çocuğu erken aylarda tuvalet eğitimine zorlayanlar, çocuğa beslenme koyamadığında okula göndermeyenler, bebeği mama yerine hazır çorbaya alıştırmaya çalışanlar, evin bir odasında lamba açıp aynı odadaki sobanın etrafın da akşamları toplanıp orada uyuyanlar, doğalgazı yakmadan battaniye, mont ile günü geçirenler, pazar artıklarını, market önlerinde atılanları toplayanlar, her gün askıda ekmek için fırın önünde belli saatleri bekleyenler, temiz su yerine musluk suyunu içme suyu olarak kullananlar, çocuklarına, eşlerine “tokum” diyerek yemek yemeyenler, uzak yerlere, alışverişe, kaymakamlık kapılarına, hastanelere yürüyerek gidenler, sosyal yardımları kesildiğinde azarlanıp terslenseler de o kapıda beklemeyi sürdürenler var.”

Türkiye’nin, soğukta, açlıkta, derin bir umutsuzlukta, özetle hayatları askıda yaşayan insanların giderek arttığı akut bir yoksulluk sorunu var. 

Hacer Foggo kitabında sorunu ve çözümü en iyi şekilde özetlemiş:

“Derin yoksulluk ‘‘Kimse bizi fark etmez, kimse bizi görmez” diye yakınanların yoksulluğudur. Hak temelli yaklaşım, yoksulluk deneyimleyen insanların “ihtiyaç sahibi” değil, “hak sahibi” insanlar olduğunu savunur.”

Türkiye’de yoksulluk sorunu bir insan hakları sorunudur ve ancak bu temel üstünden yürütülen siyasetle çözülebilir. 

Bu sorunun birinci elden tanığı olan Hacer Foggo kitabıyla büyük bir haksızlığı titizlikle kayıtlara geçiriyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları