Göztepe maçına önceki üç haftada alınan puan kayıplarından ziyade, Mustafa Cengiz’in yaptığı (ve yapmadığı!) açıklamaların gölgesinde çıkıyor Galatasaray. Buna bir de kart cezaları, sakatlıklar ve korona eksikleri ekleniyor. 4-1-4-1 taktik dizilişte handikap ileride daha önce hiç birlikte oynamamış olan oyuncuların yer alması. Nitekim, aksayan nokta birbirlerine alışkın olmayan futbolcuların yaptığı pas hataları oluyor. Öte yandan genç oyuncuların forma tutkusu maça hemen yansıyor. Hepsi koşuyor, verilen görevi en iyi şekilde yapıyorlar. Özellikle Kerem, Halil ve Emre’nin çabası dikkat çekerken, Galatasaray adına maçın gizli kahramanı gittikçe yükselen bir form grafiğiyle Gedson Fernandes oluyor. Göztepe’ye gelince. Oyunu, özellikle beklerden gelen destekle Galatasaray sahasına itmeye çalışıyorlar. 9. dakikada Burekovic’in ortasını Diabete jeneriklik bir vuruşla ağlara yollayarak bu kurgunun amacına ulaşacağının sinyalini de veriyor. Ancak önlerine iki engel çıkıyor: Biri oyuna fazla konsantre olmamış gözüken kendi stoperleri! Diğeri Galatasaray’ın bu sefer reaksiyonsuz kalmayı reddetmesi. Nitekim 19. dakikada Halil’in akıl dolu asistini tamamlayan Kerem ilk golü imzalıyor. Bundan sonra da Galatasaray oyun hakimiyetini tamamen ele geçiyor. 39. dakikada Taylan’ın asistiyle buluşan Kerem ikinci golü de imzalıyor. Artan baskıyla net pozisyonlar yakalamaya devam eden Galatasaray’da Kerem’in ve takımın üçüncü golü, 64. dakikada çalınan penaltıyla geliyor. Puan kayıplarıyla riske soktuğu şampiyonluk hayallerini, rakiplerinin puan kayıplarıyla canlandıran Galatasaray potada kalmayı başarıyor başarmasına. Ama geçen hafta anladık ki, Sarı-Kırmızılı takımın 23. şampiyonluk yolundaki en büyük rakibi ne Beşiktaş ne F.Bahçe. Bizzat kendi yönetimi! Sadece genelde ‘Siz hepiniz ben tek’ demek zorunda kalan Fatih Terim’in yanında hem futbolcuları hem de taraftar var gücüyle duruyor.