Ebru Kılıçoğlu

Kalp ağrısı

26 Kasım 2015 Perşembe

Bir tarafta Diego Simeone… 2011’den beri takımının başında. Kendinden emin, efsanesini emek emek oluşturuyor. Diğer tarafta Galatasaray. Bir zamanlar en imkansızda bile umut etmemizi sağlayan takım. 2011’den bu yana 5 teknik direktör ‘öğütmüş’, 6.’sını sıraya koymuş, efsanesini saça saça bitiriyor.
Bir takım gününde olmayabilir, kötü oynayabilir, toplu ya da bireysel hataları olabilir, hepsi tamam. Ama bir takım bu kadar ‘kaderine yenik’ nasıl oynar, o kabullenilebilir gibi değil. Kart cezalıları Burak ve Selçuk’tan yoksun, 4-2-3-1’e olabilecek en makul isimlerin dizildiği bir kurguyla çıkıyorlar.

Savruk oyun
Seçenekler makul ama sahada makullük yok. Savruk bir oyun sergiliyor, olmadık hatalar yapıyor, oyunu açamıyor, kısılıp kalıyorlar kendi sahalarında. Sneijder’in yerini bırakıp geriye top almaya gelerek herkese ‘Eee golü kim atacak/attıracak’ dedirten içten çabaları da yetmiyor. Nitekim 10’da, onun kaleyi yalayıp geçen çaprazdan vuruşu dışında Galatasaray sahasında vuku buluyor hadise. 13’te sağdan içeri çevrilen topu Greizmann’ın kafayla ağlara yollaması sürpriz değil bu nedenle. Hem de savunma dörtlüsü çekirdek çitleyip seyrederken!!
Sonra? Sonra Galatasaray kapandıkça kapanıyor. Haa kapanma sonucu müthiş bir savunma yapıyor demek istiyor insan ama maalesef Atletico Madrid’in goller bulmaması tamamen kendilerinin ayıbı! O kadar ki oyunun her futbolcu için ‘fair’ olması adına hakem neredeyse ‘Acık da verin Oblak kardeş de oynasın, bak küstü oynatmıyorsunuz diye’ diyecek!

Muslera olmasa
İkinci yarıda Atletico, ilk yarıda denemediklerini peşpeşe deniyor. Net tehlikelerle açtıkları sahneyi, yürek ağıza getiren başka net pozisyonlarla devam ettiriyorlar. Eh 65’de yine Greizmann’dan gelen gol de bu oyunun ‘süsü’ oluyor. Ha Muslera imkansızı tek başına başarmasa, daha da ‘süslü’ olacak maç. Bir zamanlar duyunca bile heyecanlandıran Şampiyonlar Ligi müziği artık kalp ağrısı Galatasaray için. Ha buradan dönüş olur mu? Olur tabii ki olmasına ama sene 2015’te vizyon 1990’ye göre kuruluyorsa, o tabii ki olmaz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gururla... 17 Aralık 2024
Sayılarla... 13 Aralık 2024
Üç ve altı 9 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları