Cüneyt Arcayürek

Yeni Yıl Umudu (mu?)!..

01 Ocak 2015 Perşembe

Her yılın aralık ayının 31’inci günü gündemde olan şu soruya elbette pek çoğumuzun yanıtı umut yüklü günler  içerecektir.
Yeni yıldan ne bekliyorsunuz sorusuna yanıtımı sorarsanız, hiçbir şey, hatta daha karanlık günler gelecek, olacaktır.
Etrafıma, ara sıra uğradığın AVM’ye bakıyorum da insanlar ülkenin geleceğiyle pek ilgili değiller; hatta umurlarında bile değil diyebilirim.
Hatta işgüzar yöresel yöneticilerin yasaklarına, İslamda yılbaşı kutlamanın haram, günah olduğu korkutmalarına pek katılıyorlar galiba. Hediye almak, dün gece evlerinde geçirecekleri yeni yıl kutlamalarına yiyecek, kuruyemiş almakta adeta yarışıyorlardı.
Ne günah ne haram umurlarında bile değil...

***

Üstelik bilgiç veya değil, din adamlarının, 24’ü 25’e bağlayan gece galiba; İsa’nın doğum gününü Müslümanların kutlamasının dinimize aykırı olduğu söylemlerini de pek dikkate aldıkları yoktu.
Belki de içlerinden kimileri, yahu İsa’nın Kuran’da kendilerininkinden önceki peygamber olduğundan söz etmesini...
...dinselliği ve İslamı dünden bugüne sömüren siyaset adamlarının palavralarından daha önemli buluyorlardı.

***

Yılda bir kez yılbaşı diye kimi kentlerde sokaklar, dükkânlar süslenir ve birkaç gün bu renkli, coşkulu hava insanın içsel karamsarlığını kısa süre de olsa unutmasına vesile olurdu.
Ama yılbaşı kutlamalarını engelleyebildiler; ne ki kadın erkek çoluk çocuk her bireyi sabah akşam beş vakit namaza zorunlayan, emredecek bir yasayı henüz çıkaramadılar.
Mademki yılbaşını kutlamak Müslüman Türkiye’nin dini vecibelerine aykırı; öyleyse rahmetli önderlerinden Necmettin Erbakan’ın tatil günü pazarları da cuma gününe devşirmek niyetinde neden tereddüt ediyorlar anlamıyorum.
Kahve falı üslubuyla bu ve benzeri toplumu İslamlaştırma planlarını bir yıl mı, üç yıl mı desem ama mutlak olan tarih 2023’e kadar gerçekleştirme hayaliyle yatıp kalkıyordur “birisi”.
Üstü başı kapalı kızlarını Türkiye’de eğitim göremeyecekleri bahanesiyle taa Amerika’ya gönderdi ama kızlar orada herhalde bir iki sıkı fıkı Katolik arkadaşını Müslümanlığa çeviremeden döndüler.
Oysa öyle bir başarıyla dönmüş olsalardı kendinden menkul muhteremliğiyle pederleri, kızlarının bu başarılarıyla nasıl övünürdü, tahmin bile edemezsiniz.

***

Açlığın, yoksulluğun toplumun dörtte üçünü sardığını anketler aybeay açıklıyor.
Milyara mal olan sarayına hâlâ bu halde olan toplumun sırtından elektrikli süpürgeler almanın peşinde.
Bu ülke benden sorulur kafasıyla başbakanını alt sıraya itmek için planlı programlı hareket ediyor ama netice itibarıyla adam başbakan!
Ona devlette tasarruf amacıyla verilen plaketleri yasaklıyorsun. Pekâlâ ama öte yandan gereği var mı yok mu bilinmez, gıcır gıcır pek çoğu başka marka kurtarmaz Mercedeslere milyarlar yatırıp 851 araba sipariş ediyorsun. Ne iş bu, demiyor. O da sarayı için kamyonlar ısmarlamış. Nasıl desin ki?
Üstelik senin altında da üç zırhlı araba, on katlı bir apartman büyüklüğünde uçak ve masrafları var diye yanıt alamamaktan korkuyor olabilir.

***

Tabii bu benim gibi saftiriklerin tahmini...
Adam, en makul ve makbul eleştirilere bile kulak asmayan, umursamayan bir adam.
Sarayının sofralarına konulan tek bir bardak bile bin lira.
Ama yoksul işçinin umudu asgari ücrete yeni zamların karşılığı günde 1.9 lira ile ancak bir ekmek alabileceğini gösteren haberi okumamıştır bile.

***

Bu türden örneklerle dünyanın 20 ekonomisi arasına girmekle övünenlere yoksulluğun durmadan tırmanmasından kaynaklanan toplumsal vahameti anlatamazsınız.
Zaten anlatmaya kalksanız, ola ki en doğal eleştiri hakkınızı 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu için kullansanız.. o günlerin savcılarına, sonraki savcının soruşturmayı neden kapattığını sormak cüretini, cesaretini gösterseniz... Vay benim dertsiz başıma gelenler diye adliye koridorlarında dört dönersiniz. Bu küçük gibi görünen ama kafaları bulandıran örnekleri izlerken hâlâ yeni yıldan gericiliğe açılan pencereden bakarak güzel günler göreceğimizi umut ediyor, söz edebiliyorsanız...
...sizde mangal gibi yürek var, dışında ne diyeceğimi bilemiyorum.

***

Ha unutmadan not düşeyim; MGK’yi, Bakanlar Kurulu’nu toplayacağı salonun hemen arkasında duvardaki büyük Atatürk resmini indirmiş. Sürpriz değil.
Demek ki Atatürk’ten nefret duvardaki resimlerine dek uzandı.
Aman duvar boş kalmasın.
Devletin başı, ülkeyi tek elden yönetiyor ya; kendinden menkul büyüklüğünün kanıtı olarak büyük bir resmini assın duvara!
Nasılsa gün gelir, birileri o resmi indirir ve çürüsün diye sarayın bodrumuna atıverir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları