Çiğdem Toker

Kobani

08 Ekim 2014 Çarşamba

İlk Körfez Savaşı’nı çeyrek yüzyıl önce televizyondan canlı izlemiştik.
Bir savaşın bu kadar “steril” yaşanıp aktarılmasından, ziyadesiyle şaşkındık.
2014 yılında, İslam adına kafa kesen barbarların vahşetini sosyal medyadan izliyoruz.
Elimizde taşıdığımız milyonlarca küçük ekranda, ABD’nin petrol çıkarları için başlattığı savaşın bir sonucu olan IŞİD’in ortaçağ karanlığının yayılması ise bir ironiden çok fazlasını anlatıyor.
Düne kadar “taymlayn”dan dakika dakika akan katliam ateşi, ekranlardan taşarak şehirlerimizi sarmaya başladı.
İnsanlar ölüyor.
Gerilimi tırmandırma tehlikesi taşıyan provokasyonlar kapıda.
Sadece fikirlerini değil, duygularının direksiyonunu da iktidara bırakanlara söyleyecek söz yok.
Ama sorunlu bir dış politika , sağlıksız haber akışı ve maniplasyonun yol açtığı kafa karışıklığına karşı bir netlik ayarına ihtiyacımız var:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün “düştü düşecek” diye müjde tonlamasında duyurduğu Kobani’de iki düzenli ordu çarpışmıyor.
İslam adına kafa kesen barbar bir terör örgütüne karşı bir kentin halkı, canını ve toprağını korumaya çalışıyor.

***

Osmanlı zamanında olsa, “Konya-Bağdat demiryolu istasyonlarından biri” diye tarif edilecek Kobani, bugün adından ve yüzölçümünden çok daha fazlası:
Kürtler için gelecek tasavvuru, AKP hükümeti için tehdit, IŞİD için halifeliğin önünde engel.
Pandora’nın kutusu. Suriye iç savaş sürerken Esad güçlerinin Kobani’yi de içine alan Rojava bölgesinden çekilmesiyle açılmıştı.
Şehir yönetiminin PKK’nin Suriye kolu olarak nitelenen PYD’ye geçmesi, PYD’nin Kobani’yi de içine alan üç kanton kurarak demokratik özerklik ilanı denklemi değiştirdi, rahatsızlık yarattı.
Dışişleri Bakanlığı döneminde Suriye’deki “muhalefeti birleştirme” misyonu için olağanüstü bir gayret gösteren Başbakan Davutoğlu’nun bu sürecin başından bugüne dek PYD’yi sürekli olarak Esad’la işbirliği içinde olmakla suçladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Suriye’deki “ılımlı muhalifler” için duyurduğu “eğit-donat” anlayışı, yeni bir strateji değil; Suriye iç savaşı başladığında “muhalefeti birleştirme” misyonu üstlenen, ve kendisine yakın gördüğü muhaliflere TIR’lar dolusu yardım eden iktidar için malumun ilanıdır.
Kafa kesen IŞİD’e terörist dememek için bin dereden su getiren, “silah yardımı yapmıyoruz” cümlesini kuramayan bir yönetim anlayışının ülkemizi getirdiği bu eşik için ne kadar kaygılansak yeridir.
İki yıl önce Şam’ın düşeceğini, Suriye’nin iç mesele olduğunu savunan anlayışın, bugün Suriye’yi “dış mesele” diye tanımlayıp kendi şehirlerinde sokağa çıkma yasağı ilan ettiği bir eşik bu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları