Çiğdem Toker

IŞİD’in Para Kaynakları ve Türkiye

16 Haziran 2014 Pazartesi

IŞİD’in, Musul’da rehin aldığı Türkleri serbest bırakma karşılığında, yüksek miktarda fidye talep ettiği iddiaları, AKP hükümetinin Suriye içsavaşı başladığından bu yana “muhaliflere” sağladığı mali ve lojistik destek üzerine düşünmemizi gerektiriyor.
IŞİD’in istediği fidye konusunda, Başbakan’ın emrindeki “örtülü ödeneğin” dahi yetmeyeceği iddiası bambaşka bir konu.
Bu konuda 2014 bütçe hesabına göre, örtülü ödenekten 12 ay boyunca kullanılabilecek tutarın 2 milyar TL civarında olduğunu belirtelim. Sadece Suriye’de 7 bin militanı olduğu belirtilen IŞİD’in, Irak’taki militanlarının sayısı ise tam olarak bilinmiyor. Silah, mühimmat, başta kafa kesme görüntülerini yayımladıkları iletişim araçları olmak üzere lojistik ihtiyaçlar ve “ailelerinin geçimi” düşünüldüğünde, IŞİD’in “ayakta kalabilmek” için önemli bir finansman kaynağına ihtiyacı olduğu açık.
Dolayısıyla ironik gibi gözükse de IŞİD ölçeğinde bir terör örgütü için talep edilen tutar o kadar da olağanüstü sayılmamalı (!)
IŞİD, ABD yönetiminin -sözüm ona- “amansız düşmanı” El Kaide’den doğmuş bir örgüt. Her terör örgütü gibi El Kaide’nin finansman kaynakları suç gelirlerine dayanıyor.

***

Brookings Enstitüsü’nce 2013 Aralık ayında yayımlanan “Ateşle Oynamak: Suriye’deki Mezhep Savaşlarında Aşırı Gruplara Özel Körfez Finansmanı” başlıklı rapor, Şam rejimine karşı savaşan terör örgütlerine sağlanan mali destekleri irdeleyen çok çarpıcı bir analiz sunuyor. Kuveyt’te 2011 ortalarından itibaren biraraya gelmeye başlayan “bağışçılar”ın organizasyonuyla Suriyeli muhaliflere sağlanan “yüz milyonlarca dolara” ulaşan finansman, raporda olgulara dayalı olarak sunuluyor.
Fakat sıkı durun...
Abu Dabi’de yayımlanan The National gazetesi muhabiri Elizabeth Dickinson’un imzasını taşıyan bu raporun pek çok yerinde, Türkiye’nin adı geçiyor. Dickinson’un gerek Kuveyt’te gerek Kuveyt dışında görüştüğü ve isimlerini tek tek sıraladığı kaynaklar, Suriye’deki cihatçılara giden para trafiğinin Türkiye üzerinden geçtiğini vurguluyor.
Sözgelimi, Kuveyt Parlamentosu’nun eski üyesi Hamid al Matar, geçen yıl ramazan ayında “Allah için cihat çağrısı” yaptığını ve sadece birkaç gün içinde 350 bin dolar para toplandığını anlatırken şöyle diyor:
“Dürüst olmam gerekirse bu paranın nereye gittiğini bilmiyorum. Sadece yardım ediyorum. Ama çoğu Ürdün ve Türkiye üzerinden gidiyor.”
Kuveyt’te yaşayan Suriyeli zenginlerin topladığı “bağışlar”ın, banka, döviz şirketleri, Suriye’de yasal görünen küçük şirketlere kargo ve havale yollarının yanı sıra, aşiret bağlantıları kullanılarak fiziki olarak karayoluyla “yerlerine ulaştırıldığı”na yer veriliyor.
Kafa kesicilere karayoluyla giden “bağış”lar için, genellikle Ürdün ve Türkiye sınırlarının kullanıldığı belirtiliyor.
Dickinson raporunda, başta ABD Hazinesi olmak üzere Batılı ülkelerin, bu trafikten haberdar olmalarına karşın uzun süre “kayıtsız kaldıkları” eleştirisini de getiriyor. Uzun çabaların ardından nihayet OECD bünyesindeki FATF 2013 sonbaharında para transferine sınırlamalar getirmiş ve Kuveyt’in de buna uyması için yasal düzenleme yapmış. Buna göre banka transflerleri 3 bin dolarla sınırlandırılmış.
Ancak bunun yeterince caydırıcı olmadığı belirtiliyor.
Brookings Enstitüsü raporunda Hamid al Matar’a atfen aktarılan, “bağış toplama kampanyası”ndaki zamanlama ayrıntısı, tehlikenin ne kadar büyük olduğu konusunda fikir veriyor. Önümüz ramazan. Hepimiz korkabiliriz.
12 gün sonra başlayacak olan ramazan ayı, “Allah için savaşacak” kafa kesici örgütler için, milyonlarca doların toplanacağı yeni bir “fırsat” daha sunacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları