Çiğdem Toker

İhsanoğlu Neye Hazır?

18 Haziran 2014 Çarşamba

Ekmeleddin İhsanoğlu ile yaklaşık iki yıl önce yüz yüze görüşme fırsatı buldum.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bünyesinde “Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu”nun kuruluşunun hemen sonrasında, bir grup gazeteci meslektaş ile görüşlerini dinlemiştik. Suriye’de henüz bu boyutlara ulaşmamış iç savaşa dair düşüncelerini “siyaset sularına” girmemeye özen göstererek paylaşmıştı.
İhsanoğlu’nun söyledikleri arasında o günden bugüne değer taşıyan en önemli sözünün “Bütün mezhepler eşittir, bizim zenginliğimizdir. Bu zenginliği düşmanlığa dönüştürmemek lazım” notu olduğunu anımsatmakta yarar var. Dahası İhsanoğlu, o dönem Suudi Arabistan kralının talimatıyla, İİT çatısı altında “Mezhepler Arası Diyalog Merkezi” kurulmasının planlandığını da paylaşmıştı.
Görüşmeyi yaptığımız Ağustos 2012’den bu tarafa Ortadoğu’da binlerce insanın, sırf mezhep aidiyeti nedeniyle katledilmesi, bu girişimin “başarısı” hakkında bir parça fikir veriyor...
Daha doğrusu söz konusu olan yeraltı zenginliklerinin paylaşımıysa, kuralın değişmediğini; diplomasinin ve uluslar üstü kuruluşların insanlık adına hep yenik çıktığını...

***

71 yaşına kadar belli bir dünya görüşü ve kariyer çizgisinde “tutarlılıkla” ilerlemiş bir insan; kendi kişisel tarihi kadar, milyonlarca kişinin yaşamını da değiştirebilecek ani ve radikal bir rota değişikliğine ne kadar hazırdır?
Dünden beri, CHP ile tabanına atfen konuşulan “hayal kırıklığı” kadar önemli olduğuna inandığım bu soruyu, İhsanoğlu da kendine soruyor olsa gerek.
Adaylık ilanı öncesinde, CHP ile MHP’nin İhsanoğlu ile görüşerek doğrudan bir “hayır” yanıtını almamış olması, bu sorunun önemini azaltmıyor. Bilakis, Cumhurbaşkanlığı adaylığını resmen kabul ettiğinde İhsanoğlu’nu -bugünden itibaren- bekleyen 55 günü aslında çoğumuz tahmin edebiliyoruz:
?“Bu saatten sonra” kendisini anlatma gereği ve bu gereğin psikolojik zorlukları,
? Upuzun bir meslek yaşamının geçtiği konforlu toplantı salonlarından sonra fiziki olarak sahaya çıkmak,
? Söylem düzeyinde agresif bir kampanya ortamı ve yol açacağı tahribat,
? Mali kaynak ve medya hâkimiyeti açısından alabildiğine eşitsiz bir kampanya ortamı,
? Son olarak da sürekli “başarıyla” taçlanmış kişisel tarihinde yenilgiyi göze almak.

***

CHP liderinin parti içi tartışmanın büyümesi pahasına İhsanoğlu’nu sahipleniş biçimini, 30 Mart yerel seçimlerinde Mansur Yavaş’ın adaylığına benzetenler var. Böyle bir benzetme, evet partinin “doğrultusu” açısından isabetli olabilir.
Ancak Mansur Yavaş’ın sadece Ankara’nın adayı olduğunu, adaylığının “belediye başkanlığı”na ilişkin olduğunu; bu yanıyla CHP seçmeni nezdinde zamanla kabul görmesinin en önemli sebebinin, hizmet odaklı belediyecilik geçmişi olduğunu hatırlamakta yarar var.
Bugün ise Cumhurbaşkanlığı seçimini konuşuyoruz. Bu süreci ve adaylık tartışmasını, son bir yıldan bağımsız düşünemeyiz. İhsanoğlu adı, toplumun AKP’ye oy vermeyen ve dışlanan, aşağılanan, öldürülen, işkence gören pek çok kesim için ne ifade ediyor? Bu sorunun yanıtını, daha açık bir anlatımla İhsanoğlu adının; Gezi süreci ve 17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla farklılaşan talep ve beklenti çıtasıyla ne kadar uyumlu olduğunu önümüzdeki günlerde daha iyi gözleyebileceğiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları