Çiğdem Toker

Gerçekten ‘Yeni Türkiye!’

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Dört bakanı yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla istifa etmiş bir hükümetin başbakanı, cumhurbaşkanı seçildi.
Yazık ki tecrübeyle sabit:
Bu saatten sonra, ne Erdoğan’ın emrindeki ezici kamu gücüne ne de sandık başındaki usulsüzlüklere yapılacak itirazların pratik bir karşılığı olur.
Tıpkı “Katılım oranı daha yüksek olsaydı, seçim ikinci tura kalırdı” tezinin -isabetli bile olsa- sonucu değiştirmeyeceği gibi.
(İşin bu kısmı, “çatı aday” konseptinin yaratıcısı CHP ile MHP’yi ilgilendirir. “Ismarlama muhafazakârlık”ın neden tıpış tıpış oyla sonuçlanmadığını, muhtemelen tartışacaklardır.)
Ama bakanlara “Orospuyla memurun bahşişini peşin vereceksin” öğüdünü hatırlayarak rüşvet dağıtan Rıza Sarraf’ın, sandık başına tatilini yarıda kesip gelmesinin hakkını teslim etmeliyiz.
Üzerinde temizlik ve saflığın sembolü beyaz tişörtle oy kullanırken, kendisini izleyen muhabirlerle gayet cüretkâr, “Ben pusulada bir kişi gördüm” diye dalgasını geçerken Erdoğan’ı selamlaması bile bize çok şey anlatmalı.
Rıza Sarraf; siyasi kadroların yolsuzluk ve hırsızlıkla anılmasının, bu toplumun ezici bir çoğunluğu için tek başına bir “vazgeçme” sebebi olmadığını çok iyi biliyor..

***

Yeter ki, gelir düzeyi artsın, refah artışı sağlansın, gündelik hayatı kolaylaştıran altyapı yatırımlarına ağırlık verilsin.
İçimizi bunaltsa bile “Çalıyor ama yapıyor abi”ye hayret etmemeyi öğrenelim artık.
“Göz görmeyince gönül katlanır” atasözü bu toprakların kültüründen doğmadı mı?
Bizim buralarda epeyce uzun bir süredir, kendi cebindeki para tehdit altında olmadıkça; refahını genişleten ev, otomobil için alınan banka kredisi, tablet bilgisayar kontratına dayalı faturaları ödeyeceği öngörüsü temelinden sarsılmadıkça; gelecek korkusu bütün benliğini esir almadıkça, iktidarın el değiştirmesini sağlayacak yaygınlıkta ve derinlikte bir “vazgeçiş” beklemek gerçekçi değil.
Dahası bu analiz ilk kez de yapılmıyor.
AKP iktidarını, 12 yıldır sürekli ve kalıcı kılan temel faktörlerden birinin “ekonomik istikrar” olduğu vakıa. 2001 krizinin ardından yapılan 2002’deki seçimle gelen AKP iktidarının 2007, 2011 seçimlerinde oy oranının yükselmesinin ardında, devralınan yepyeni ve IMF destekli ekonomik programı, majör hata yapmaksızın, mali disiplini sadakatle sürdürmenin ve sağlanan büyümenin kitlelerin gündelik hayatına dokunacak yatırımlara aktarılmasının payı büyük.

***

12. cumhurbaşkanı döneminde sihirli “istikrar” ne olacak?
Bu, önümüzdeki dönemin en önemli sorularından birine dönüşecek...
Erdoğan’ın, arkasında hesabı verilmemiş yolsuzluk ve rüşvet dosyasıyla Köşk’e çıkması, kendisine kıyamayan bazı yorumcuların ikna etmeye çalıştığı gibi, gerçekten 12 yıllık istikrarın “güçlenmesi” mi olacak, yoksa ayak sesleri; “faiz” tartışması, Cemaat şirketlerine operasyon, bir katılım bankasıyla ilgili Bankacılık Kanunu’na açıkça aykırı nitelikteki tartışmalarla duyulmaya başlayan bir “kırılma”nın başlangıcı mı?
Mevcut anayasal çerçeve şu an için yetmese bile, Erdoğan’ın başkanlık için yetkileri ve sınırları sonuna dek zorlamak istediği bir sır değil.
2015 seçimiyle bağlantılı olarak Başkanlık arzusundan beslenecek bu sürecin değişik risk faktörleri olacak:
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kim olacağını henüz bilmediğimiz başbakanla ilişkileri, bu ilişkilerin yürütüleceği hukuksal çerçeve. - Erdoğan’ın Merkez Bankası ile danışmanı Yiğit Bulut’un Merkez Bankası ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile ayrı ayrı ilişkileri.
- Harcama genişleten politikaların, seçime dönük olarak artma eğilimi.
- Bütçenin bu taleplere uygun esnekliğe ne kadar sahip olduğu.
- Vergi alanında anlamlı bir artış yakalanamazken, vergi denetiminin otoriter bir silah olarak kullanılması.
Hem algı hem de gerçeklik açısından “istikrar” konusunu dolayısıyla ekonominin gidişini yakından ilgilendirecek olan bu gelişmeleri dikkatli izlemekte yarar var.
“Yeni Türkiye” diyenler yanılmıyor olabilir...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları