Çiğdem Toker

Deniz Bitiyor

01 Ekim 2014 Çarşamba

Takke düştü, kel göründü. 
Seçimler bitti; kış, zam sağanağıyla kapıda. 
Hissim o ki; doğalgaz ve elektriğe yüzde 9 zam açıklaması; bizatihi bu haberi veren Enerji Bakanı Taner Yıldız üzerindeki “zoraki istikrar psikolojisi” için de iyi olmuştur. 
Kur baskısı sürerken, iki yıl boyunca aralıksız, her ayın son gününde düzenli olarak “Doğalgaza önümüzdeki ay zam yok arkadaşlar” demecini tekrarlamak pek kolay olmasa gerek. 
Doğalgaza son zam, Ekim 2012’de yapıldı. Enerjide dışa bağımlı olan Türkiye’de fiyat artışı iki yıldır baskılanıyordu. 
Bakan Yıldız, tabii ki “Seçim yüzünden zam yapmadık” diyemiyor. 
Zamma gerekçe olarak, 2.28’lik dolar paritesini göstermesi ise sadece baskının ne kadar büyük ve “yukarıdan” olduğunu kanıtlıyor. 

***

Doğalgazı dışarıdan ithal eden devletin, zam yapması kaçınılmaz. 
Ama bu zammı aylık ayarlamalarla yapmak mümkünken baskılamak, ancak “oy alıncaya kadar” diye açıklanabilecek tanıdık bir zihniyetin ürünü. 
Şimdi hem elektrik hem de doğalgaz fiyatlarında, yılın son çeyreğini kapsayacak yüzde 9’luk artış, domino etkisi yaratacak. 
Sanayide, tarımda girdi maliyetleri yükseleceği için bütün tüketim ürünleri bu artıştan etkilenecek. 
Analistler bu oranın, yıl sonu enflasyonuna en az yarım puan artış biçiminde yansımasını bekliyor. 
Bu da enflasyonun yeniden çift haneli rakamlara çıkması demek. 
Velhasıl, daha üç hafta önce “Enflasyonun yüzde 5’i düzeylere indiğini herkese göstermemiz gerekiyor” diyen Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın işi zor. 
Ama en zor durumda olan tabii ki Başçı değil: Çalışanlar. 
Memura bu yıl enflasyon farkı yok. 
Memur-Sen’in hükümetle yaptığı harika (!) pazarlık sonucu, enflasyon farkı hükümete hediye edilmişti. Kamu çalışanları yıl sonuna kadar ocak ayındaki 123 TL’lik seyyanen zamla yetinecek. (2015’teki yüzde 3+3 artış zam ise yine tek haneli enflasyona göre planlanmıştı.) 

***

Yine bir seçim yılı olan 2015 bütçesinin hazırlıkları, ekonomi yönetimini zorluyor. 
Çift haneli enflasyon, büyümenin yavaşlaması; bu da vergi gelirlerinin azalması anlamına geliyor. 
Yeni gelir kalemi yaratmakta zorlanan hükümetin en büyük umudu, torba yasayla getirilen ve 100 milyar TL gibi bir tahsilat umulan vergi ve SGK alacağıydı. İlerleyen aylarda tablo daha net ortaya çıkacaktır. Ne var ki son enerji zammı, bu hesabın pek tutmayacağını kanıtlıyor. 
Gelirler istenen düzeyde artırılamayınca başvurulacak yol da belli: Giderleri düşürmek. 
Bakmayın siz Davutoğlu’na verilen brifingde, kamu taşıtları ve Milli Piyango özelleştirmesinin umut diye sunulmasına. 
Enerji zammı iki yıl baskılanıyor, enflasyon çift haneye çıkıyor, büyüme yavaşlıyor ve mali disiplin alanında “büyük bir dönüşüm gerçekleştirdikten” bunca zaman sonra bir başbakan çıkıp kamu taşıtları ve lojman satışından söz ediyorsa, orada durmak lazım... 
Zira kamu taşıtları ve lojman satışları, nepotizm ve yolsuzluk batağına saplanmış iktidarların başvurduğu en kolay “illüzyon” 
politikasıdır.
Öylesine verimli bir illüzyondur ki bu, ekonomiyi izleyen gazetecileri en az bir kez emekli eder. 
20 yıl önce de yazıyordum. Oradan biliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları