Çiğdem Toker

Anket Şirketlerinin Sorumluluğu

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Cumhurbaşkanı seçilen kişinin, partisiyle ilişiğinin kesilmesi gereği, bir anayasa hükmü.
Bu açık hüküm 32 yıldır orada dururken, bu hükmün gereği 1989’da Turgut Özal, 1993’te Süleyman Demirel örnekleriyle yerine getirilmişken, bir yönetmelik kadar ayrıntılı anayasaya yazmış darbecilerin, “hemen” demeyi akıl edememiş olması, Erdoğan ile partisinin sınır tanımaz pragmatizmine ağır bir halka daha ekledi.
Yeni cumhurbaşkanı ile partisinin değerli hukukçularının, sırf 101. maddeye istifa tarihi konulmamış diye “28 Ağustos’a kadar zamanımız var” yorumları, pragmatizmin ötesinde açık bir anayasa ihlalidir.
Ama ne gam...
Bu konuda “rejim krizi” ihtimaline dair soru sorulmasını dahi cüret sayan bir ifade ve “Rejim biziz, haberiniz yok galiba” edasıyla cevaplar vermeyi sürdürüyorlar.
Meclis Başkanlığı’nın, “Başbakanlığa vekâlet sistemi” örneklerini içeren yazısı da Erdoğan nezdinde herhalde vız gelip tırıs giden bir girişim olarak görülüyordur.

***

Bu ülkede sık karşılaştığımız dramlardan biri de doğru tespitleri, yanlış yerde duran insanların yapmasıdır.
Erdoğan’ın anayasa uyarınca istifa etmesi gerektiği açıklamasının, KONDA Yönetim Kurulu Başkanı Tarhan Erdem’den gelmesi bu dramın son örneği oldu.
Seçime üç gün kala seçim yasaklarını, YSK genelgelerini ihlal eden, bu ihlali bir vatanperverlik edasıyla sunarak anket yayımlayan; seçim sonuçları, kendi verilerini ağır biçimde tekzip edince “özür dilemekle” yetinen Erdem, açıklamasında sadece Erdoğan’a değil, CHP ile MHP’ye de akıl veriyor.
Tandığım-tanımadığım pek çok kişinin 7 Ağustos tarihli anket verileri nedeniyle sandığa gitmediğine tanıklık eden bir gazeteci olarak, hem yanılıp hem ayar verme özgüvenini anlamakta zorluk çekiyorum.
KONDA, bir hayır kurumu mu, yoksa iki ay önce statü değişikliğine giderek limited şirketten A.Ş’ye dönüşmüş bir şirket mi?
KONDA, bütün şirketler gibi son tahlilde kâr amaçlı bir şirketse, 7 Ağustos’ta yasayı delme pahasına yayımladığı anketi parasız mı yaptı?
Ve KONDA’yı da içine alacak biçimde bütün anket şirketleri, hata payının yüksek çıkması durumunda nasıl bir sorumluluğa tabi?

***

Halkoyuyla belirlenen ilk cumhurbaşkanı seçimi, bize başka ilkler de yaşattı.
Adayların kampanya finansmanı, eksiklerine ve yaptırımsız yasal çerçevesine rağmen, bu “ilkler”in belki de en önemlisiydi. Doğrudur, bu alanda alınacak mesafe daha çok uzun.
Ama seçime katılım ve oy oranlarına baktığımızda, araştırma şirketlerinin seçimlerdeki rolü ve işlevinin tahmin edilenden çok daha büyük olduğu gerçeğiyle yüzleşme zamanı geldi.
Mesele KONDA ile başlayıp KONDA ile bitmiyor şüphesiz. Anket şirketleri seçmen davranışları üzerinde giderek daha fazla etkili bir konuma erişmiş durumda.
Bu da faaliyetlerini “manipülatif” olmaya açık hale getiriyor.
Kamuoyu algısı üzerindeki etkisinin arttığını 10 Ağustos seçiminde daha berrak gördüğümüz araştırma şirketlerinin, denetim, hesap verilebilirlik ve yaptırım konularını içerecek bir yasal çerçeveye tabi olması gerekiyor.
Anketi sipariş eden kuruluş için fatura kesen, bedelini tahsil ederek şirketini “döndüren”, yasa ihlal etme pahasına sonuç açıklayan şirketlerin güvenilirliği, sadece onların taahhütlerine bırakılamayacak kadar önemli ve dönüştürücü bir hale geldi çünkü.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları