Özlemle, Öfkeyle, İnatla!

20 Ocak 2016 Çarşamba

Tam dokuz sene oldu... 19 Ocak 2007’de, o zamanlar çalışmakta olduğum gazetenin birinci sayfasını planlayan yazıişlerine; televizyonda gördüğüm son dakika haberini Hrant’ı vurmuşlar” diye feryatlar içinde koşarak iletmemin üzerinden tam
dokuz sene geçti…
“Hrant’ın arkadaşı” değildim. O benim meslek büyüğüm, tanışımdı sadece. Oturup uzun uzadıya konuşmaya fırsatımız olsaydı, muhtemelen siyaseten anlaşamadığımız pek çok mesele de çıkabilirdi. Ehemmiyeti yoktu. Hrant’ın, tabuların etrafından dolanmayı, binbir fırıldaklık yapmayı seçen gazeteci ve aydınlardan olmaması benim için kâfiydi. O, televizyonlarda ve kaleme aldığı yazılarında dik duruşunu hiç bozmadı. Memleketimizi çok sevdi, barış ve kardeşlik dilinden hiç ödün vermedi. Gün oldu kendi camiasının şimşeklerini üzerine çekmekten de çekinmedi. Ahval-i şeraitimize ışık tutan ironisi, benim için hep takdire şayan oldu.

*** 

Hrant’ı bizlerden almalarının üzerinden tam dokuz sene geçti. Her 19 Ocak’ta, kış ortasında güneşli, yersiz sıcak havalarda da Agos gazetesinin önünü boş bırakmadık. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda da… Dünkü gibi karlı, kara kış soğuğunda da… “Hrant için, adalet için”, “Faşizme inat kardeşimsin Hrant”, “Buradayız Ahparig”, “Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz” sloganlarını haykırdık. Bu sene buna göz göre göre yitirdiğimiz “barış elçimiz” için “Hrant ile Ermeni, Tahir Elçi ile Kürt’üz” sloganını ekledik, içimiz kan ağlayarak... Ama Rakel Dink ile birlikte bu kez Türkan Elçi de yine dimdik durdular. Zira bu iki kadın yasta olduğu gibi cesarette de kardeştiler. İnadına seslendiler. İşittiğini anlayamayan kulaklara…

*** 

Tıpkı on yıllar öncesinin yüreklerimize gömmeye çalıştıkları diğer kahpe cinayetlerde yitirdiklerimiz gibi; tam dokuz senedir, bu toprakların onurlu, iyi yürekli, dik duran güzel insanları adalet bekliyorlar. Bekledikleri adalet gelmemekle kalmıyor, ortalık adaletsizlikten geçilmez hale geliyor. Barış içinde kardeşçe bir arada yaşamak isteyenlerin “terörist” etiketiyle susturulmaya, sindirilmeye çalışıldığı, hakikatlerin peşine düşenlerin, haber alma hakkı ve ifade özgürlüğünü savunanların demir parmaklıklar arkasına tıkıldığı bir diyara döndük. Bu süreçte “Hrant’ın arkadaşlarından” bazılarının onun duruşunun tam zıttı olarak binbir fırıldaklıkla faşizme doğru bu doludizgin koşuyu aklayıp paklamaya çalıştıklarına tanıklık ettik. Kendileri eğilip bükülse de biliriz, Hrant’ı eğip bükemezler. Yaşasaydı nerede duracağını yürek gözü açık olan herkes görür.

*** 

Tam dokuz sene geçti. Bu dokuz senede, ben Ortadoğu’nun kırılgan zemininde pek çok toplumsal altüst oluşu yerinde izledim. Memleketin onlarca sorununa karşın “Biz farklıyız”, Anadolu coğrafyasında hatasıyla sevabıyla “Aydınlanma Devrimi’nin ışığını kimse söndüremez” diyebiliyordum. Giderek iç sesim kısılmaya başladı.
Kusurlu da olsa mücadelesinden yılmadığımız demokrasimiz ve çoğulcu sistemimiz, iktidar hırslarıyla ucubik bir siyasal İslamcı fıtrat tarafından teslim alınmaya çalışılıyor epeyce süredir. El attıkları Ortadoğu’nun bütün kirini pasını içimize taşıdılar. Lakin elbette o kiri pası yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Yandaşlarının akılları, beyin hücrelerini yakmaya aday komplo teorilerinden ötesine ermiyor. Paranoyaları üzerinden oluşturdukları iktidar bloku sayesinde toplumda yarattıkları derin travmalar, koltuklarını sonsuza kadar sağlam tutar sanıyorlar.
Yanılıyorlar. Hrant gibi dik duranlar olmaya devam ettiği sürece, adalet arayışımız bitmeyecek, inadımız eksik olmayacak. Uğruna mücadele verilecek çok şey var. İç sesimiz kimi zaman kısılsa da dış sesimiz haykırmaya devam edecek. Özlemle, öfkeyle, inatla Hrant’ı anıyoruz, yola devam diyoruz... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları