Acem Şansı

07 Ocak 2015 Çarşamba

Ülkelerin uluslararası planda “görünümlerini” son tahlilde liderlikleri belirler. “Görünüm” mevzu bahis olduğunda, dünyanın en modern, en liberal değerlerle yaşayan toplumu olsanız neye yarar! Misal milyonlarca kişi bir araya gelseniz, “bir George W. Bush etmezsiniz”. 300 küsur milyon Amerikalı çaresiz 21. yüzyılın ilk sekiz yılında memleketlerini yönetmiş Bush ile anılacaklar. Yarısı sandığa gitmemiş, gidenlerin yarısı oy vermiş olsa da “demokrasinin bu talihsizliğini”, “güçlü kurumsal sistemleriyle” aşabilir olmakla övünebilirler neyse ki… Ama görüntüyü kurtarmaya yetmez.

***

Bush örneği verdik, lakin görüntü meselesi dediğimizde bizim diyarlar “pespaye liderliklerden” geçilmez. İktidar, para ve mevki/ makam hırslarının icabı olarak toplumlarına mütemadiyen yalan söyleyen, dini ve geleneksel değerleri kötüye kullanan, halkının “eğitimi düşük” kesimini kendi bekası bilen popülist liderler, maalesef Ortadoğu görünümünün olmazsa olmazları... Son dönemde ilginç ve bir o kadar da imrenilecek bir istisna var hemen doğumuzda, “molla rejimi” addedilen İran’da: Popülist/şovenist Mahmud Ahmedinejad’ın 2009’da “çaldığı” sandığa gömülmüş İranlıların “sessiz çoğunluğunun” iradesi ve devlet aklının teşvikiyle Haziran 2013’te seçilen Hasan Ruhani.

***

İran’ın “teokrasiye dayalı” sistemini beğenmiyor olabiliriz. Ama İranlılar “lümpenlikle” değil “akil insan” niteliğini taşıyan bir lidere sahip olmakla ne kadar övünse yeridir. İşbaşına geldiğinden beri Ahmedinejad’ın “sadaka ekonomisiyle” yeni nesillerin geleceklerini har vurup harman savunmayı siyaset zanneden berbat popülist söylemi, yerini; akıl, rasyonellik ve itidale bıraktı. Henüz başarılı olmasa da tuttuğu yol ve üslubu pespayelikten yorgun düşmüş sıradan İranlılar için umut verici. Ruhani’nin ülkenin uluslararası görünümünü parlatması, pek çok kesimden İranlı için “gurur kaynağı” haline gelmesi boşuna değil.

***

Toplumuna yol gösteren eğitimi sağlam bir liderin hali bir başka oluyor. Anadili Farsçanın dışında İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça ve Arapça bilen din âlimi Ruhani, Tahran Üniversitesi mezunu, İskoçya Glasgow Caledonia Üniversitesi’nden master derecesi var. İslam Devrimi’nin “içinden gelme”. Humeyni’ye Paris’te eşlik eden kadrolardan. 1990’larda ulusal güvenlik danışmanlığı yürütmüş. Ruhani doğrudan “reformcu” diye anılan Yeşil Hareket’ten filan değil. Ama reformcu Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde nükleer programı Batı ile müzakere eden isim.

***

İran lideri göreve gelir gelmez İran’ı değiştirmek için kolları sıvadı. Kilit mesele nükleer program nedeniyle maruz kalınan tecritti. Ruhani 1.5 yıl boyunca İran’ın nükleer haklarından taviz vermemek gayretiyle Batı ile nükleer müzakereleri yürüttü. Amerika ile “Kapatılması zor kronik yaralar vardır, fakat iyi niyetle ve karşılıklı saygıyla güç olsa da imkânsız değildir” diye nitelediği ilişkileri tamire girişti. Elbette ortalık güllük- gülistanlık değil ve olmayacak. Lakin Irak’taki gelişmeler ve IŞİD tehdidinin de etkisiyle bugün bile bir “entente” sağlanmış durumda. 2015 İran’ın yılı olacak. Bir aksi durum olmazsa haziran sonunda nükleer anlaşma görürsek şaşırmamalı.

***

Ruhani’nin hedefi açık. İran’ı; Ahmedinejad’ın tutum ve söylemleriyle bilenen haksız yaptırım rejimi ile içine düştüğü, kötü yönetim ve yolsuzluklara bulanmış ve son dönemde petrol fiyatlarının düşmesiyle son darbeyi alan ekonomisini düze çıkarmak. İran liderinde yalan yok, kıvırma, manipülasyon yok. İran’ın tedavi etmesi kolay olmayan hakikatlerini dile getirme cesareti ise takdire şayan. Bu açıdan pazar günü Tahran’daki ekonomi konferansındaki çıkışı dikkate değerdi.

***

İran’ın sürdürülebilir bir kalkınma için tecritten çıkarılması, dünyada hak ettiği yeri alması gerektiğini söyledi Ruhani. “Siyasi hayatımız tecrit halindeyken sürdürülebilir bir büyüme sağlayamayacağımızı göstermiştir” diyerek İran’ı zora sokan dış politikanın değişmesi gerektiğini dile getirdi. Ekonomide kötü yönetim ve yolsuzluklara bulanmış hükümet tekelinin kırılması ve şeffaflaşma ihtiyacına dikkat çekti. İran için “Yabancı bir yatırımcı İran’a gelirse bağımsızlığımız tehlike altına gireceğiniz söylediğimiz zamanlar geçti” diyecek kadar ileri gitti. Olası nükleer anlaşmayı halka “İdeallerimiz zenginleştirme santrifüjlerimize bağlı değil. Bu yürek ve irade meselesi” vurgusuyla izaha çalıştı. Ve en mühimi meclis, yargı ve güvenlik yapılanmasındaki aşırı muhafazakâr lobiye dokundurmasıydı. Nükleer anlaşma olursa bu lobiye takılacağından hareketle böylesine önemli bir meselenin halka referandumla sorulması önerisini ilk kez dile getirerek herkesi şaşırttı.

***

Ruhani’nin elbette sihirli değneği yok. İç siyasette meclis, yargı ve güvenlik gruplarının çıkarlarına odaklanmış muhafazakâr yapıyı kırıp beklenen açılımı gerçekleştiremediği aşikâr. Yeşil Hareket’in liderleri hâlâ ev hapsinde, basına ve ifade özgürlüğüne kısıtlamalar, internet ve sosyal medyaya sansür eksik değil, idam cezaları yerli yerinde. Reformcu bakan tercihleri mecliste direnişle karşılanıyor. Ama bütün bunlar için önce nükleer anlaşmayı kotarması gerektiğini iyi biliyor. Gerçekleşsin yahut gerçekleşmesin. İranlılar, bir din âlimi ve aydının nezdinde kaba saba, aşırılıkçı ve kutuplaştırıcı değil, itidalli bir dönüşüm mücadelesi neymiş, âleme cihana gösteriyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları