Bedri Baykam
Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Müjdat Gezen, Akpınar, AKM ve muhalefet!

04 Mart 2021 Perşembe

Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın beraatları tabii ki toplumun geniş çoğunluğu açısından büyük bir rahatlama ile karşılanan güzel bir haber oldu. Böyle bir konunun bu kadar ağır iddialarla gündeme girmiş ve aylarca ülkeyi meşgul edebilmiş olması, esas yazık olan bu! Türkiye’nin gerek onlar gibi, gerek Genco Erkal, Ferhan Şensoy, Ekrem Kahraman, Orhan Kurtuldu, gerek Orhan Aydın, Ataol Behramoğlu gibi yere sağlam basan, sonsuzluğa harç atmış sanatçıya sahip olması bu ülkenin en büyük zenginliklerinden biridir. Değerli meslektaşlarımla gurur duyuyorum. Onlar, Atatürk aydınlanmasının en büyük övgülerini hak eden abidelerdir.   

Erdoğan, yakında inşaatı biteceği söylenen Atatürk Kültür Merkezi hakkında, “Ben artık Atatürk Kültür Merkezi demiyorum, çünkü biz orayı bir opera binası olarak hazırlamış durumdayız” şeklinde bir demeç verdi ve baklayı ağzından çıkardı. Cami yapımı dahil, Taksim Meydanı yeniden düzenlenirken AKM’nin, aynı isimle çok güzel bir şekilde yerinde devam edeceğini söyleyerek ağzımıza bal çalmışlardı. Anlaşılan, artık böyle bir jeste gereksinim duymuyorlar. Öncelikle AKP’ye değil, CHP’ye ve tüm muhalefet partilerine seslenmek istiyorum: Bu konuyu fazla ciddiye almadığınız için sizlerin sesini duyamadık! Yoksa bunu bir detay, basit bir isim seçimi mi sandınız? Aynen Atatürk Havalimanı gibi en kritik ve sembolik noktalardan Atatürk isminin esrarengiz bir el tarafından, bir gecede değil, zamana yayılarak silinip yok edilmeye çalışıldığını hâlâ anlayamadınız mı? Şayet iktidar bunu yapmaya cüret ederse ve bizim ana muhalefet ve yavru muhalefet partilerimiz “çok daha önemli konuları” olduğuna inanmayı sürdürürlerse, bir adım ötesinde Taksim’deki Atatürk anıtını “Şimdi biz bu heykeli alıp çok daha güzel bir yere taşıyacağız” masalıyla yerinden söküp, adeta bitkisel hayat deposunda yeşil bir alanda emekliliğe geçiş yaptırıp kaldırırlar! Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Akşener ve bütün diğer partiler, hadi diyelim antenleriniz fazla açık olmadığından Atatürk Havalimanı’nın adının neden yerine yeni liman yapma pahasına yok edildiğini göremediniz... Bunu da mı anlamazlıktan gelip seyredeceksiniz? Cumhuriyeti ve laikliği sinsi planlarla yok etmek isteyen gizli ajandalara daha nereye kadar seyirci kalacaksınız?

Eminim operacılar da bana katılacaktır, orası bizim için Atatürk Kültür Merkezi’dir ve sonsuza dek öyle kalacaktır, sonsuza kadar. Takma isimli bir komediye girişmeye çalışan olursa, kimse o ismi telaffuz etmez, AKM varlığını sürdürür, sonra da gün gelir dinmeyen alkışlarla gerçek ismini geri alır.

FEZLEKELER MECLİS’E GELİNCE NELER YAŞAYACAĞIZ? 

Birileri zannediyor ki, HDP veya buna benzer bir ismi taşıyan aynı doğrultuda bir oluşumu birkaç senede bir kapatırsak, “Kürt sorunu” yok olacak. Yıllarca “Bu ülkede artık parti kapatma dönemi bitmiştir” diye nutuk atan iktidar partisi, herhalde Bahçeli’nin getirdiği ilginç şartlanmalarla şimdi bir HDP kapatma merakına saplandı! 

Öncelikle anlayamadığım nokta şu: Bir parti kapatılacaksa, bu iktidar partisinin emri veya talebi ile mi oluyor yoksa Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından elindeki veriler gözetilerek mi? Nasıl oluyor da böyle bir dava açılmadan parlamentoda AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, “HDP hem siyasi hem de hukuken kapanacaktır. Milletin vicdanında kapatılacaktır” şeklinde bir konuşma yapabiliyor? Ve ardından aynı iktidar nasıl oluyor da işine geldiği zaman çıkıp “Yargı bağımsızdır, kararları onlar alır” demekten çekinmiyor? İktidarın içine mi doğuyor, cumhuriyet başsavcısının böyle bir dava açacağı?   

Defalarca, benzer partiler kapatıldı. Her defasında yeniden kuruldular ve yola devam ettiler. Hem de mağdur edilmiş olarak, bir nevi halkın bir kısmının gözünde güçlenmiş olarak. Efendim, bu sefer yerine parti açılmasına imkân verilmeyecekmiş... Peki, nasıl yapacaksınız bunu? İlgi alanlarını daraltarak veya yorumla ilerleyen önleyici yasalar getirerek mi? Anlaşılan AKP’nin yeni demokrasi ve yeni Türkiye tarifi giderek ilginçleşiyor, işin içinden çıkılmaz ve anlaşılmaz bir hal alıyor.

Hiç akıllarına geliyor mu, HDP kapatılırsa o partiye destek veren veya gönül veren veya Türkiye’de bir Kürt sorunu olduğuna inandırılmış milyonlarca insan ne yapacak? Onları PKK’ye yaklaştırmış olmayacak mısınız? Satranç masasının birkaç hamle ötesini görmekten aciz mi bu insanlar? Emperyalist Batı bu fırsatı nasıl değerlendirecek ve PKK’ye verdiği/vereceği desteği ve yazacağı siyasi senaryoları ne kadar artırabilir, bunu da mı okuyamıyorlar?

Her Kürt kökenli vatandaş, benim için birinci sınıf yurttaşımdır, kardeşimdir. Beni üzen, onların Türklerden ayrı bir insan tipolojisi olduğu konusunda beyinlerinin yıllardır yıkanmış olmasıdır. Maalesef kimi aydınlarımızın bile beyni o kadar yıkanmıştır ki, şu anda bu cümlemi bile anlayamadan okuyup “Şuna bak, Türklerle Kürtleri aynı zannediyor” diye bu cümleyi aşağılayabilmektedirler. Halbuki konu çok daha basit. “Türkler” dediğimizde aynı ülkenin bayrağı altında yaşayan, aynı kaderi paylaşan eşit yurttaşlardan bahsediyoruz. Bu şekilde ulusunun karışımlarını bayrak altında bütünleştirmiş birçok ülke var. “Türkler” derken de bir ırktan bahsetmiyoruz. Bu yüzden Atatürk “Ne mutlu Türküm diyene” şeklinde bir cümle kullanıyor, “Ne mutlu Türk kanı taşıyana” demiyor! Ayrıca, “Türk kanı taşıyor” denilen insanlar da belki 30 farklı etnik kökenin karışımından oluşuyor. Bugün “Kürt” diye PKK tarafından adeta fişlenen ve ayrı bir toprağı kullanma hakkı verilmek istenen insanlar da yıllardır başka etnik kökenlilerle evlenerek, çocuk yaparak zaten büyük bir zenginlikle “karışıyor”. Bu coğrafyanın insanları, tam bir “beraber erime kazanı” içinde yer aldığımızı göremeyen körelmiş insanlar haline dönüştürülmeye çalışılıyor.

Kürt kökenli vatandaşlarımızın siyaset yapma hakları ellerinden alınamaz. Bugünkü HDP, arzu edilen siyasi tavrı göstermiyorsa, teröre yüksek sesle karşı çıkamıyorsa bunun sandıkta bedelini ödeyecek. Bu partiyi oylarıyla hizaya getirebilecek olan seçmenlerdir. Başkaları veya “parti kapatıcılar” değil. Elbet bu coğrafyada ortak bir yaşamı kardeşçe yaşamamızdan daha güzel ve daha kutsal bir hak olmadığını er geç herkes anlayacak. 

‘DEMOKRATİK DİJİTAL DEVRİM (D3) TÜZÜK TASLAĞI’

Yarın sabah (5 Mart Cuma) 11.30’da, Taksim’deki Piramid Sanat’ta, “CHP için Demokratik Dijital Devrim Tüzük Taslağı” konulu basın toplantısı yapılacak. Aylar, hatta yıllar süren bir çalışmayla ve birçok CHP’linin katkısıyla yürüttüğüm bu tüzük taslağı, hem PDF formatında hem de kitap olarak Türkiye’de ve siyasi partilerde demokrasi arayışında olan kitlelere dağıtılacak. Siyasi kararların, genel başkan ve etrafındaki üç-beş kişilik yakın ekibin eksenine takılı kalan değil, halkın geneline yayıldığı bir tam demokrasi çağrısı...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları