Bedri Baykam
Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İsmet İnönü’nün önemini kavramak...

29 Eylül 2015 Salı

Hani şu 1 Kasım’da korumaya çalıştığımız kanadı kırık demokrasimiz var ya! İşte onun tüm köklerini, bu Cumhuriyet’e ve büyük kurucusuna borçlu olduğumuzu biliyoruz.
Ama bir isim daha var... O, demokrasinin tüm gelenekleriyle yerleşmesi için kitapta ne yazıyorsa uygulamış, Atatürk’ün 15 yıla yakın bir süre fiilen başvekilliğini yapmış olan “ahret” kardeşi İsmet İnönü. Siyasi hayatımızda seviyesiz şekilde yerleştirilmeye çalışılan bir yaklaşım var. O da Atatürk’e diş geçirilemeyen her yerde, okların İnönü’ye çevrilmesi. Bu tavırları bölücü, yobaz veya emperyalizme piyon olmuş kadrolardan görmemiz normal, ama kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayıp hatta CHP kadrolarında olan kimi insanların da bazen bu rüzgârlardan beslenmeleri kabul edilemez.

Diplomasi dehası asker
İnönü, Bitlis kökenli Malatyalı Reşit Bey ve Razgradlı Cevriye Hanımın oğlu. Harp Akademisi’nde Mustafa Kemal’le başlayan dostlukları onları İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde yakın ilişkiye, oradan Kurtuluş Savaşı çerçevesinde büyük bir kader birliğine yönlendiriyor.
İnönü, meydan muharebelerinin kahramanı, diplomatik bir kurt olarak tarihe geçeceği Lozan konferanslarında parlıyor, sahada elde edilen “sürpriz” zaferin, uluslararası çerçevede anlaşmalar üstünden kabulünü sağlıyor. Hem de Türkiye’yi aşağılamak için kurulmuş psikolojik ortama rağmen...
Başkaldırılar dönemine gelince, kimsenin aklına şu soru gelmiyor: O kaos ortamında bu Cumhuriyet ve yerleştireceği demokratik altyapı nasıl kurulacaktı? Anakronik eleştiriler dönemimizin zaafı! Tüm ırkçı ve dinci isyanların bastırılması konusunda -Başvekil o dönemde olsa da, olmasa da- özet yorumlarda fatura hep İnönü’ye çıkarılmış. Örneğin, Dersim olaylarında ipler Bayar’ın elinde olsa da...
Atatürk’ün vefatının ardından devletin başına geçen İnönü, yine kıvrak “jonglör” zekâsıyla Roosevelt’in, Churchill’in, Sovyet Bloku’nun ve Almanya’nın şaşkın bakışları arasında, Türkiye’yi bu korkunç savaşın dışında tutmayı başarıyor.

Ana muhalefet lideri
Savaşın ardından çok partili rejime geçişi sağlayan İnönü, 1950’de seçimi kaybedince, kimi askerlerin “farklı tekliflerine rağmen” tereddütsüz iktidarı Demokrat Parti’ye bıraktı. Churchill kendisine hayranlık dolu bir tarihi saygı mektubu yolladı. “(...) Dostça ve zevkli mülakatımızı daima hatırlarım ve politika sahnesinden şimdiki çekilişinizde size en iyi dileklerimi yollarım.” Halbuki Churchill çok yanılıyordu. Tarihe en güzel sözlerle yerleştirdiği 64 yaşını aşmış insan, mütevazı şekilde “ana muhalefet partisi” sıfatından başlayarak daha neredeyse çeyrek asır, siyasete en çetin yollardan devam edecek, ardından 1960’larda tekrar başbakan olacaktı!
Dönemimizde pek rastlanılmayan şekilde, yaşlanan partisini yeni dönemle buluşturmak için CHP Gençlik Kolları’nın kurulmasına olanak sağladı. DP dönemini özetlersek: Menderes ve Bayar, kendilerini iktidara taşıyan demokrasinin, aynı zamanda iktidardan da düşürebileceğini düşünmek istemiyorlardı. Adım adım yalnız CHP’yi değil, her muhalifi hedef alarak kendilerini korumaya çalıştılar. İnönü, onları hatalarından kurtarmak için her ikna yolunu denedi. En son “Tahkikat Komisyonu”nun yasadışı şekilde kuruluşunun ardından ünlü “Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam” sözlerini sarf etti. Gerçekten de 27 Mayıs Devrimi’nin ardından, son saniyeye kadar idam kararlarını engellemek için her hamleyi yaptı, başaramadı.

Son demokrasi dersleri
1961 Anayasası ve seçimlerle beraber AP ile kurulan koalisyonda başbakan oldu, gerilimi düşürdü. Amerika ile 1964’te yaşanan krizde Johnson’a rest çekerek “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır” sözünü tarihe geçirdi. CHP’yi “Ortanın Solu”nda tanımlayarak sosyal demokrasinin önünü somut olarak açtı.
Hiçbir zaman seçim gezilerinde din istismarı yapmadı, “Lütfen nutuklarınızda bari Allah’ın adını ağzınıza alın” diyenleri tatmin için konuşmasını bitirirken “Allahaısmarladık” demekle yetindi. 1972’de, Ecevit’in kendisi aleyhine aylardır hazırladığı kurultay çıkışı öncesindeki günlerde, koltuğunu korumak yerine vaktini Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını engellemeye ayırdı. İdamların ertesi günü kurultayda Ecevit’in parti meclisi listesi kazanınca, hiç vakit kaybetmeden genel başkanlıktan istifa etti; o dönemde “parti içi demokrasi” dersi verdi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları