Ey Türk Gençliği

30 Ekim 2018 Salı

Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı’yla kazandığımız topraklarımızda Cumhuriyeti nerede ilan etti? Ankara’da. Bu Cumhuriyetin Meclisi’ni nereye kurdular? Ankara’ya. Hükümeti nerede? Ankara’da. Başkenti neresi? Ankara. Cumhuriyet Bayramı nerede kutlanır? Ankara’da…
Peki bu sene, 95. Cumhuriyet Bayramı nerede kutlandı? Atatürk Havalimanı yerine, adını “Atatürk” koyamadıkları, Çin’deki benzerinin yarısı büyüklüğünde ama üç katı yüksek maliyetli, içinde çalışan işçilerin “açık cezaevi” gibi dediği İstanbul’daki havaalanı şantiyesinde!..
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin en büyük başarısı eşit yurttaşlıktı. Bu Cumhuriyet dar gelirliye de, doğuda oturana da, batıda yaşayana da aynı şartları sağlamayı temel hedef edinmişti. O sayede Isparta’nın yoksul köyünden çıkan Süleyman Demirel İTÜ’de okudu, cumhurbaşkanı oldu. O sayede Mardin’in Savur ilçesinde sekiz kardeşiyle büyüyen Aziz Sancar Nobel Ödülü’nü kazandı, gururumuz oldu. O yüzden Nobel Ödülü’nü Anıtkabir’e armağan ederken “Başka ne yapayım, bu Cumhuriyetin ödülü” dedi..
Bugün, kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyetin eşit yurttaşlığı yerine yandaş olanın kazandığı, akraba olanın atandığı bir rejim getiriliyorsa, Cumhuriyet Bayramı kutlamaları Başkent Ankara yerine İstanbul’a, yandaş müteahhit şantiyesine taşınıyorsa, o şantiye hükümet destekli iş baskısı yüzünden işçilere mezar oluyorsa, “Atatürk havaalanı” yıkılıp yerine yapılan havaalanına Atatürk adı konulmuyorsa, Cumhuriyet Bayramı kutlaması sırasında İzmir Marşı’nı söylemek isteyen liseli gençler müdür tokadıyla yere seriliyorsa… Vazife artık doğrudan Türk gençliğinindir…
Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’i kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk, 20 Ekim 1927, Türkiye Büyük Millet Meclisi. ANKARA.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Karagöz ile Hacivat 2 Aralık 2018
Osman Kavala olayı 27 Kasım 2018
Çizgi nedir? 25 Kasım 2018

Günün Köşe Yazıları