Barış Terkoğlu

Siyanürlü mezara gömülen millet

15 Şubat 2024 Perşembe

Tesadüf dediğin aslında aklın farkındalığıdır.

Bana çoğu zaman "kumpas davaları başarılı oldu mu" diye soruyorlar. Bu soruya "hem evet hem de hayır" yanıtını veriyorum. Hayır, çünkü kumpas ve sorumluları açığa çıktı. Evet, çünkü asıl hedefi Cumhuriyet kurumlarını parçalamak olan kumpaslar hedefine ulaştı.

İşte tesadüf dediğimin hikayesi böyle başlıyor. Dün, Erzincan İliç’te toprak altında kalan işçiler aranırken, gazeteci Müyesser Yıldız emekli Orgeneral Saldıray Berk’in vefat ettiğini duyurdu.

Aslında İlhan Cihaner, bağlantıyı İliç’teki felaket sonrası açıkladı. Eski Erzincan Başsavcısı Cihaner, görev yaptığı dönemde, madeni işleten Anagold’un rüşvetle iş yaptığı iddialarını soruşturmuştu: "Maden şirketi tarafından ilgili kişilere rüşvet verilerek ruhsat alındığı, çevre değerlendirme raporunun manipüle edildiği ortaya çıkmıştı." Cihaner’in hedef aldığı, aynı adliyedeki Bayram Bozkurt isimli savcıydı: "Savcı Bayram Bozkurt bu soruşturmayı bahane ederek altın madeninin ABD’li müdüründen rüşvet talep etmiş ve maaşa bağlamışlar." Köylüler de şirket yetkilileri de rüşvetin tanığıydı.

Gelgelelim, Bayram Bozkurt, FETÖ’nün yargıdaki elemanlarından biriydi. Yargıda FETÖ’nün etkili olduğu dönemde işlerin tersine dönmesi sürpriz olmadı.

TESLİM OLMAYAN SALDIRAY BERK

Cihaner, yalnız Bozkurt’a değil, Erzincan’da İsmailağacılar’a da Fethullahçılara da soruşturma açmıştı. FETÖ’nün kendisi hakkındaki soruşturmayı öğrenmesi uzun sürmedi. Başta İlhan Cihaner olmak üzere birçok isim teknik takibe alındı. Ardından medyaya senaryo servisi yapıldı. Fethullahçılar, zeki bir hamleyle, asıl hedefin İsmailağa ve hükümet olduğunu söylüyorlar, kendilerini gizliyordu. Hazırladıkları senaryoya göre, İlhan Cihaner ve o dönem 3. Ordu Komutanı olan Saldıray Berk plan yapmıştı. Erzincan’da başlayan soruşturmanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da dahil AKP’ye karşı bir tutuklama ve kapatma davasına dönüşeceğini yazdılar. Böylece Cihaner ve Berk’e karşı geniş bir koalisyon oluşturdular.

Sonra ikinci bir hamle geldi. Elindeki soruşturma Cihaner’den alınmalıydı. Bunun için FETÖ kontrolündeki Erzurum Cumhuriyet Savcılığı devreye girdi. Erzurum’daki savcılık, silahlı örgütler soruşturmalarında yetkiliydi. Bunun için, isimsiz bir mektupla, şüphelilerin silahlı örgüt olduğu ihbarı yapıldı. Bu ihbara dayanarak, Erzurum’da da bir soruşturma açıldı ve Cihaner’in elinden "yetkisizsin" diyerek dosya alındı.

Ardından bir başka isimsiz mektuba dayanarak, Erzincan’da, jandarma bölgesindeki bir gölette, Erzurum Savcılığı arama yaptı. Bulunan lav ve mermiler, FETÖ’cü Savcı Osman Şanal’ın marifetiyle "Ergenekon silahları" ilan edildi. Olay, Erzincan usulü bir Ergenekon kumpasına dönüştü.

Tarihte ilk kez bir il başsavcısı makamında gözaltına alınıp tutuklandı. 16 Şubat 2010’da, makamında Cihaner’in koluna polislerin girdiği sahne Türkiye’nin hafızasına kazındı. Yetmedi, tarihte ilk kez, bir 3. Ordu Komutanı, Orgenaral Saldıray Berk ifadeye çağrıldı. Gitse tutuklanacaktı. Onu Adliye’ye götürmeye gelen polisler 3. Ordu’nun kapısından döndü.

Bu konuda farklı tezler var. Kimilerine göre Genelkurmay "git" dediği halde Berk "gitmiyorum" diyerek kumpasa direnmişti. Öte yandan o dönem Genelkurmay’da görev yapan konuştuğum bir asker, Berk’in Genelkurmay’dan gelen talimatla ifadeye gitmediğini söyledi. Saldıray Berk’i tanıyanlar, Berk’in gözaltına alınmaya çalışılması durumunda belindeki silahla FETÖ’nün polislerine direneceğini söylediğini teyit ediyor.

Son olarak, tarihe "irticayla mücadele planı" olarak geçen sözde belgeyle Albay Dursun Çiçek de sürece monte edildi. Erzincan’daki dava, Ergenekon kumpası tasfiyelerinin bir başka ayağı oldu.

ALEVİLER SEVİYOR İDDİANAMESİ

Dosyanın temel dayanağı "Efe" kod adlı gizli tanıktı. O kim miydi? Cihaner’in İliç’teki madenden rüşvet aldığı gerekçesiyle hakkında soruşturma başlattığı FETÖ’cü savcı Bayram Bozkurt’tan başkası değil! “Ergenekon arabama kene koyarak bana suikast yapmak istedi, komutanlar çok içip bana darbe planını anlattı” gibi uçuk iddialarla koca bir dava yarattı.

İddianamede Saldıray Berk’le ilgili bölümler pes dedirtecek türdendi:

"Erzincan ve çevredeki Alevi köyleri ile özel olarak ilgilenmekte. Bu köylerin ihtiyaçlarının giderilmesi için ordunun imkanlarını kullanmaktadır. Yaptığı yardımlardan dolayı Alevi dedeleri tarafından sevilmektedir."

Sanıklar yargılanırken Efe kod adlı Savcı Bozkurt, "tanık koruma programı"yla adını Hakan Aslan olarak değiştirdi. "Yetmez ama evet" referandumunun ardından daha önceki istifasını geri alarak Adalet Bakanlığı’nda göreve başladı. Yetmedi, Bakanlık hocasını ziyaret edebilsin diye onu ABD’de görevlendirdi!

SÖZDE LİBERALLER SÖZDE MİLLİYETÇİLER

Hikayenin sonunu da anlatalım…

Gizli Tanık Efe, rüzgar dönünce, bu kez FETÖ aleyhinde tanıklık yaparak itirafçı oldu. Polisten kaçarken tel örgülerden atlayıp bacağını kırdı. Tutuklanıp bırakıldı. Sonra yurtdışına kaçtı. Orada mülteci Türkleri dolandırması ve çapkınlık hikayeleriyle zaman zaman gündeme geldi. Sığınma başvurusunda, kaçarken düşüp kırdığı bacağını "işkence kanıtı" olarak gösterdiği ortaya çıktı.

Saldıray Berk, hiç teslim olmadı. FETÖ’cü savcılar onun hakkında örgüt iddianamesi yazarken, o üniformasıyla YAŞ toplantısına katıldı. Ziyaret ettiği bir köyde "Başbakanın memleketi sattığını da biliyor musunuz?" dediği iddiasıyla Erdoğan tarafından şikayet edildi. Bu sözü söylemediğini iddia etse de FETÖ medyasının haberleriyle hapis cezası aldı, cezası ertelendi. Oysa bir zamanlar, Cumhurbaşkanı’nın damadı Selçuk Bey’in babası Özdemir Bayraktar’a, "size en çok destek olan asker" diye sorduğumda, ilk sırada Saldıray Berk’in adını vermişti. Berk’in gelecekte Genelkurmay Başkanı olması bekleniyordu. Önce EDOK Komutanı yapıldı, sonra Erdoğan’ın isteğiyle emekli edildi. Süreçte bazı arkadaşlarına küskün kaldı. Dün hayata gözlerini yumdu.

Erzurum’daki kumpasçı savcı Osman Şanal da kumpas davasının tek müdahili Ahmet Demir de FETÖ operasyonlarında tutuklandı.

Erzincan’daki kumpas davası, beraatle sonuçlanmıştı. O davada tutuklanan İlhan Cihaner önce milletvekili oldu. Sonra CHP’den uzaklaştırıldı. Son seçimde o milletvekili olamadı ama FETÖ’cü savcılar Osman Şanal ve Bayram Bozkurt’a sahip çıkan dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin CHP listelerinden milletvekili yapıldı.

Sonuç olarak…

Birinci perdede özgürlüğün dinci cemaatlerle gelmeyeceğini idrak edemeyen sözde liberaller, ikinci perdede ulusçuluğun ulusun yarattığı kurumları savunmakla başlayacağını anlamayan sözde milliyetçiler figüranlık yaptı. AKP-FETÖ’nün önce ortak, sonra düşman olduğu kavga sayesinde ordusundan yargısına ülkenin kurumları birer birer tasfiye edildi. ÇED raporuymuş, mahkeme kararıymış, halkın sağlığıymış önemsemeyen çok uluslu şirketler ülkenin yer altı kaynaklarını ortaklarıyla daha rahat yağmalamaya devam etti. Kurumların çöküşü, FETÖ’lü ya da FETÖ’süz "yola devam" eden sermaye dostu iktidarla birleşince, çok uluslu şirketlerin önünde hiçbir engel kalmadı. Milletin eli nasırlı fertlerine, vatanlarının siyanürlü toprağı mezar oldu. İşte teslim olmayan vatansever asker Saldıray Berk’le kaderine teslim olmuş yoksul madencilerin yıllar önce başlayan son hikayesi böyle kesişti. Haliyle kumpaslar hem "evet" hem "hayır" oldu!

Bağlantısız görünenleri yanyana getirmek düşüncenin marifetidir. Hayat, yaşanmışlıklar arasında kurulmuş bağların hikayesidir biraz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları