Ayşegül Yüksel

Vecihi Hürkuş sahnede

10 Aralık 2018 Pazartesi

 

İlk Türk uçağı Vecihi K-6’yı yapan, ilk pilotlarımızdan ve Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarından Vecihi Hürkuş’u havacılık meraklıları dışında çok tanıyan yoktur. Hürkuş, tarihimizin kanat takıp kuş gibi uçmayı deneyen ve yaşamını yitiren uçma tutkunları denli gözü pek, ama kendisini içine attığı tehlikelere karşın yaşamayı başarmış, havacılık tarihimize imza etmiş bir eylem adamı.
Tiyatro Sahne, Hürkuş’un Kurtuluş Savaşı ile sarmaş dolaş gelişen öyküsünü, ‘Bir Tayyareci: ‘Vecihi Hürkuş’ başlıklı tek kişilik ve tek perdelik bir oyun olarak sahneledi. Kolay taşınabilirliği nedeniyle, başta Ankara, Anadolu’nun çeşitli kentlerinde, çeşitli salonlarda sunulmakta olan oyunun yazarı Mansur Erk, yönetmeni Orhan Karataş, müzik düzenlemecisi İlke Türkdoğan, dekor-kostüm tasarımcısı Dilek Kaplan, ışık tasarımcısı, Çetin Atay, sinevizyon uygulamacısı Ümir Yıldırım, oyuncusu da T. Murat Demirbaş.

Farklı bir meddah öyküsü

Oyun bir meddah gösterisi olarak düzenlenmiş. Ancak, geleneksel meddah sunumlarından çok farklı olarak bize bire bir yaşadığı bir serüveni anlatan bir anlatıcı, Vecihi Hürkuş’un ta kendisi var karşımızda. Durum böyle olunca, bir öyküyü -yaşarmış gibi yaparak- aktaran geleneksel meddahınkinden çok daha başka bir oyunculuk biçemi çıkıyor ortaya. Aynı zamanda Sahne Dergisi’nin yöneticisi olan oyuncu Murat Demirbaş, nasıl bulmuşsa bulmuş, ülkemizin aile kültürü içinde yer etmiş, bize hiç yabancı gelmeyen bir oynama/anlatma biçeminde karar kılmış.
Şöyle açıklayayım. Her ailede, yaşamı savaşlar ya da başka türlü tehlikelerle yüzleşerek geçmiş yaşlı kişiler vardır. Kahramanlık günleri geçen zamanla çok gerilerde kalmış, yaşantılarını paylaştığı kişilerin çoğu artık yaşamayan, eskiden çevreleri insan doluyken şimdi yalnızlaşmış - diyelim ki benim rahmetli dedem ve büyükbabam gibi- emekli albay sınıfındandır onlar. Onları yaşama bağlayan tek nokta geçmişlerinin coşkulu günleridir. Anılarını çocukları ve torunlarıyla paylaşmaya can atarlar. Ne ki dinleyici bulmakta zorlanırlar. (Konu tarihimizden kaynaklansa da geçmiş olaylar geçmişte kalmıştır artık). Ama ‘evdeki anlatıcılar’ımız bir fırsat yakaladılar mı, onları tutmak olanakdışıdır. Gitgide kendi öykülerinin derinliklerine dalarak oluşturdukları yaşantının sıcaklığı, çevrelerindeki isteksiz dinleyicileri de sarmaya başlayınca, kimin kimi çoşturduğu artık pek belli olmayan bir devinim başlar ve sürer.

Yaman bir serüven

İşte Murat Demirbaş böyle bir kaynaktan yola çıkarak sevimli ve sıcak bir Vecihi Hürkuş canlandırması yapmış. Eski günlere döndükçe gençleşen ve hareketlenen bu gözü kara aynı zamanda da parlak zekâlı ulusal kahramanın, yazar Mansur Erk’in esprili metni boyunca süren serüvenine önce bir belgesel izlermişçesine uzaktan bakan seyircinin kısa sürede sahnedeki- neredeyse çocuksu- neşeyi paylaştığı bir seyirlik ortam yaratılmış böylece.
Çeşitli boylardaki hareketli merdivenlerin çeşitli yükseltiler oluşturduğu dekor içinde Hürkuş’la oradan oraya uçarken –zaman zaman da uçakla birlikte yere çakılırken- buluyoruz kendimizi. Yönetmen Orhan Karataş, meddah sunumlarının abartılarına hiç yüz vermeyen, anlatının özgün sevimliliğini koruyan, doğal bir sahne yorumu öngörmüş. Ümit Yıldırım’ın görsel uygulaması ve sinevizyon kullanımı yapıma hem belgesel tadı veriyor, hem de sahne olayını renklendiriyor.
İlke Türkdoğan’ın sazıyla ve sesiyle zenginleştirdiği, vatanseverlik duygularımıza gerektiğinden çok seslense de, profesyonel tiyatroculuğun şaşmaz bir düzen ve duyarlılık içinde gerçekleştirildiği, 55 dakikalık bir seyirlikle baş başayız.

‘Bir Tayyareci: Vecihi Hürkuş’u seveceksiniz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları