Ayşegül Yüksel

Siyasetçi tiyatroda

12 Haziran 2018 Salı

Bilinen bir anıdır. Muhsin Ertuğrul’un Darülbedayi’ye başyönetmen olduğu bir dönemde Atatürk’ün oyun izlemek için tiyatroya geleceği duyurulmuş. Herkes Ata’yı karşılamak için hazırda beklerken oyun zamanı gelip çatmış. Atatürk yok. Muhsin Ertuğrul perdeyi tam zamanında açtırarak oyunu başlatmış. Oyuna yalnızca dört dakika gecikmiş olan Atatürk’ün, duruma sinirlenip başyönetmeni görevden alması beklenirken, Ertuğrul’u ilkeli ve ödünsüz davranışından dolayı kutlamış olması kuşaklar boyu övgüyle aktarılmıştır.
Siyasetçileri tiyatroda sık gördüğümüzü söyleyemeyiz. Muammer Karaca’nın, seyirciler arasında bir siyasetçi gördü mü oyun içinde mutlaka punduna getirip o kişiye şaka yollu laf dokundurduğu tanıklıklarla belirlenmiştir. Zaten oyunlarından biri de, Adnan Menderes’e gönderme yaptığı ‘Etnan Bey Duymasın’ değil miydi? Nedense, kimi siyasetçiler komedi yapan tiyatrocularla daha bir dosttur. Dormen Tiyatrosu’nca 1980’lerde sahnelenen ‘Hangisi Karısı’ oyununu eşi Semra Özal’la izleyen Turgut Özal’ın, Haldun Dormen’in, içindekinin okunmasını istemediği koca bir gazete parçasını gerçekten de çiğneyip yuttuğu sahnede kahkahaya boğulduğu günlerce konuşulmuştu.
Eleştirmenlik yaşamım boyunca tiyatroda yalnızca birkaç siyasetçi gördüğümü söyleyebilirim. En sık tiyatroya gidenlerin başında İsmet Sezgin gelirdi. Ön sırada yan yana düştüğümüz bir Ferhan Şensoy oyununda, sanatçının birbiri üstüne patlattığı kimi esprileri –beni hiç tanımayan- Sezgin’in sorması üstüne açıklarken, yan gözle bizi seyreden Ferhan’dan ‘şimdi azarlayacak’ diye korktuğumu hiç unutmam.
12 Eylül döneminde, Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Çankaya Sineması’nda Kent Oyuncuları’ndan ‘Arzu Tramvay’ını izlemeye gelmişti. Kendisine eşlik eden koruma ordusu ve salonda alınan sıkı önlemler nedeniyle ‘rejim’in saldığı ‘korku’ ve ‘dehşet’i kalabalık bir salon halkı olarak bire bir yaşamıştık.
Bir de, Süleyman Demirel’in başbakan olduğu bir dönemde, oyuna zamanında gelemeyişi nedeniyle, Büyük Tiyatro’da sahnelenen, başrolleri Ayten Gökçer ve Çetin Tekindor’un oynadığı ‘Günün Kadını’ başlıklı müzikalin galasının, Devlet Tiyatroları’nın oyunları zamanında başlatma ilkesinin çiğnenerek tam bir saat gecikmeyle yapıldığını görmüştük.
Aynı Demirel, uzun yıllar sonra ‘tiyatrodaki siyasetçi’ olarak çok farklı bir resim veriyordu. Kent Oyuncuları’nın 45. yılını kutlama oyunu olarak yeniden sahnelenen ‘Ben Anadolu’ yapımını izlemek için Şinasi Sahnesi’inde bir hafta sonu matinesindeydik. Yıl 2007. Sevgili hocam Sevda Şener ve torunu Pelin’le ön sırada oturuyoruz. Derken, bir beyefendi sessiz sedasız geçip yanıma oturdu. Baktım, Süleyman Demirel. Artık cumhurbaşkanı değil. Yanında da kendisine eşlik eden kimse yok. Oyuna beş dakika kala herhangi bir seyirci gibi gelmiş, oyunun başlamasını bekliyor. Belli ki Yıldız Kenter’in çağrısı üstüne, sanatçıya olan saygısını göstermek için gelmiş.
Perde arasında da kalkıp dışarı çıkmayınca, kendisiyle -bir iki cümleyle de olsa- konuşmanın gerekli olduğunu düşündüm. ‘Sayın Demirel’, dedim; ‘Bizler tiyatro hocalarıyız, Yıldız Kenter’in oyunu hakkındaki yorumunuzu merak ederiz.’ Büyük bir doğallıkla Yıldız Hanım’ı yıllardır tanıdığını ve çok beğendiğini, bu oyunda da sahnede tek başına kotardığı enerjiden çok etkilendiğini söyledi. ‘Matine ve suare düzeninde de oynuyor mu?’ diye sordu sonra; ‘Oynamasın, çok yorucu olur.’ Besbelli, 70’li yaşlarındaki sanatçının sahnede sunduğu yoğun devinimin ne denli tüketici olduğunun bilincindeydi. Dayanamadım, ‘Ama siz de zamanında çok uzun süre yorucu bir performans sergilemiştiniz’ dedim. Hiç bozmadı, ‘Öyle yaptıysak, yanlış yapmışız’ diyerek taşı gediğine oturttu. Oyun bitince de, benim, Sevda Hoca’nın ve Pelin’in elini sıkıp, geldiği gibi sessizce ayrıldı salondan.
İçinde bulunduğumuz seçim döneminde, yaşam deneyiminden ve sanat izleyiciliğinden ders hanesine olumlu notlar geçiren siyasetçilerimiz bol olsun!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları