Ayşegül Yüksel

Grönholm Metodu Ankara DT’de

03 Mayıs 2016 Salı

2015-16 döneminde en çok tutan Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı, son yılların popüler senaryo ve oyun yazarlarından Katalan asıllı Jordi Galceran’ın “Grönholm Metodu” oldu. 2003’te gündeme gelen oyun çeşitli ülkelerde, dahası geçen yıl hem Semaver Kumpanya yapımı olarak (“Metod” başlığıyla) hem de Hacettepe Üniversitesi Devlet konservatuvarı son sınıf öğrencilerinin çalışması olarak sunulmuştu. Yönetmen Sinan Pekinton, Konservatuvardaki çalışmasını bu yıl profesyonel sahneye aktarmış. Beliz Coşar’ın Türkçesi’yle sunulan, dekor-giysi tasarımını Gözde Yavuz’un, ışık tasarımını Zeynel Işık’ın yaptığı oyun dönem sonunda yaklaşık 100 kez sergilenmiş olacak.
Söz konusu metot, kapitalist iş düzenini başarıyla sürdürebilecek çalışanı seçmek için kullanılan bir işlem olarak tanımlanıyor. Bu yöntem yoluyla, yalnız ne denli zeki, kül yutmaz, kurnaz ve becerikli olduğunuza değil, aynı zamanda rakiplerinizi harcama, gerekirse yok etme yönündeki yetkinliğinize, dahası, rol oynamadaki yeteneğinize de puan veriliyor. Kısacası, yazar Galceran’ın oyundaki deyişiyle, yöntemi kullanan işyerleri, “o*ospu çocuğuna benzeyen iyi birini değil, iyi birine benzeyen o*ospu çocuğu” arıyor.

Bulmaca yüklü süreç
Galceran, işe başvuranlara uygulanan -adayların özel yaşamlarını da didikleyen- bu tür yöntemlerin iğrençliğini ‘kara komedi’ yoluyla sergilemeyi amaçlamış. Bu amaçla, modern teknolojiyle donatılmış bir şirketteki yöneticilik görevine başvuranların değerlendirildiği bir süreci ‘tiyatro’ olarak sunuyor bize. ‘Bilgisayar oyunu’ oynama tekniğinin (gameplay) sahnedeki uzantısını izliyor gibiyiz.
Teknolojik aygıtların yönetiminde sürdürdüğü ‘oyun içinde oyun’larla ve oyunsu sürprizlerle bezenmiş olan bu ‘bulmaca’ yüklü süreçte, sahnedeki dört karakterin durmadan pozisyon değiştirmek durumunda kaldığını, sürekli olarak bir rolden çıkıp bir başka role girdiğini izliyoruz. Oyunun bir başka kuralı da odayı terk eden kişinin oyun dışı kalması. Bu arada, ‘gerçeği söylemek’, ‘taklit yapmak’, ‘takım’lara bölünerek hedefteki kişi ya da kişileri alt etmek gibi ergenlik döneminde çok sevilen oyunları da tiyatro niyetine izliyoruz.

Vay tiyatronun haline
Doğrusunu isterseniz, bulmaca çözme meraklılarının ilgisini çeken bu sahne olayı, bana epeyce yavan geldi. Yer yer, ‘Kapitalizmin işe alma yöntemleri, Galceran’ın yazarlık becerileriyle eleştirilecekse, vay tiyatronun haline’ diye düşündüğüm bile oldu.
Cüneyt Mete, Ünsal Coşar, Deniz Gökçe Yersel ve Nur Yazar’dan oluşan oyuncu kadrosu, öncelikle yetkin bir takım oyunculuğu gerçekleştiriyor. Oyunculuk disiplini olmasa, bir buçuk saat boyunca durmadan dalga boyu değiştiren oyunun çok eklemli yapısı dağılıp gidebilirdi. Dahası, oyundaki bulmacaların çözümünü bilip de bildiklerini seyirciden saklama zorunluluğu tüm oyuncuların başarıyla göğüslediği bir sınav oluyor. Ne ki, rolden role geçişler her zaman parlak değil. Taklitler de...
Yine de yönetmenle dekor-giysi ve ışık tasarımcısı, oyuncu işbirliğinin olumlu sonuç verdiği, dönemin en düzgün yapımlarından birini izliyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları