Ayşegül Yüksel

Çocuk ve insan olmaya dair...

12 Aralık 2017 Salı

Ünlü ‘Gordion’ efsanesi bugün Polatlı’nın kuzeybatısında yer alan bir antikçağ kentiyle ilişkilendirilir. Frigya kralı Gordios kral olunca, tarımda kullandığı öküz arabasını tanrı Sabazios’a adamış. Araba kızılcık dallarıyla tapınağa sıkıca düğümlenmiş. Bu kördüğümü çözenin dünyaya egemen olacağına inanılırmış. Büyük İskender bölgeye geldiğinde efsaneye yeni bir efsane katmış. Kılıcıyla bir vuruşta düğümü kesivermiş. Gordion kördüğümü o gün bugündür, çözülmesi zor bir sorunu ‘kaba güç’ kullanımıyla sonlandırmak anlamında kullanılagelmiş.

Efsanenin oluşturduğu bu metafordan yola çıkan ‘Gidion’un Düğümü’, seyirciyi ‘çocuk’ ve ‘insan’ olmaya ilişkin ‘kördüğüm’le karşı karşıya getiriyor. Amerikalı kadın yazar Johnna Adams’ın duyarlığıyla yoğrulmuş olan 2012 tarihli bu genç metin, tek perdelik ve iki kişilik, uzunca bir oyun. Buğra Koçtepe’nin Türkçesi, Erdal Beşikçioğlu’nun rejisi, Mustafa Bal’ın ışık tasarımıyla sunuluyor.

Doğruların tek olmadığı bir dünyadayız

Bir devlet okulunun beşinci sınıfındayız. Reklamcılıktan öğretmenliğe geçmiş Heather Clark, masasında oturmuş, çalışıyor. Duvarda abartılı görüntüleriyle eski Yunan ve Hint tanrılarının resimleri. İnsan imgeleminin (muhayyelesinin) sınırsız boyutlarını yansıtıyorlar. Başka her şey bir sınıfta görmeye alıştıklarımızdan...

Bir tartışma oyununun içindeyiz. Soruların yanıtsız kaldığı, konuşmadan çok sessiz kalışların egemen olduğu bir söyleşim düzeninde, öğretmen Clark, Corryn Fell adlı, eski çağlar edebiyatı profesörü olan bir veliyle görüşecek. Benzeri olmayan bir görüşme...

Konu, Corryn’in oğlu Gideon’un trajedisidir. Gidion’un kördüğümü bir kez daha gündemdedir. Bu düğüme sıkı ilmekler atılmış: Sadizm, cinsel taciz, mesajlaşma ve Facebook iletileri yoluyla dijital zorbalık, bilgisayar oyunlarının ya da bilimkurgu sinemasının çekici kıldığı şiddet, düş gücünün ulaşabileceği yazınsal üstünlük ya da hastalıklı boyutlar, söz özgürlüğünü kısıtlayan görenekler ve ahlak kuralları, eğitimde -Büyük İskender’in kördüğümü kesmesi gibi- ceza yoluyla (tepeden inme) çözüm yaratma anlayışı, çocuğuyla iletişemeyen veliler ve çocuk dünyasına uzak eğiticiler.

Gideon adlı 11 yaşındaki çocuğun yaşadığı trajedi oyun boyunca bu ilmeklerin tek tek gevşetilmeye çalışılmasıyla oluşuyor. Ne ki, Corryn’in bekâr bir anne oluşundan tutun da, öğretmen Heather Clark’ın 15 yaşındaki şeker hastası kedisine dek uzanan öyle çok imleme (ima edilen) yüklenmiş ki oyuna, yalnız oyun kişileri değil, izleyici de içinden çıkılmaz bir karmaşaya sürükleniyor.

Gerektiğinden de yalın sahne düzeni

Erdal Beşikçioğlu yalın bir sahne düzeni öngörmüş. Pastel renklere bürünmüş iki kadın oyuncu, hareketin yalnızca sahnedeki hareketsizliği yoğunlaştırmak için kullanıldığı, yer yer yükselen seslerin de oyun kişilerinin sık sık içine gömüldüğü sessizliği vurguladığı bir devinim içinde oluşturuyorlar oyunu. Ama metin bu tür sahneleme inceliklerinin etkili olmasını sağlayamayacak denli uzun. Bu nedenle dramatik gerilimin yükseldiği anlar, gerilimsiz anların tekdüzeliğine bir karşıtlık oluşturamıyor.

Elvin Beşikçioğlu Corryn’i dingin bir anne kompozisyonu içinde, Selin Tekman da Heather’i soğukkanlı bir duruşla yansıtıyor. Ya da üçüncü sıradan izlenince böyle bir izlenim oluşuyor. Oyuncuların mimik ve jestlerindeki incelikleri alçalan ve yükselen sesleriyle ilişkilendiremeyişin getirdiği eksiklik duygusu... Seyirciyle oyuncuların soluklarının buluştuğu bir ‘oda tiyatro’da oyun çok daha etkili olabilecek belki de. Bir de yönetmen Beşikçioğlu’nun oyunu neden silah patlamasıyla noktaladığına anlam verilebilse...

‘Gidion’un Düğümü’ her zaman göremeyeceğiniz, tehlikeli sularda gezinen, yoruma açık bir oyun. 15 ve 16 Aralık’ta Ankara Tatbikat Sahnesi’nde sunuluyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları