Aydın Engin

Fatih Sultan Tayyip ve Ahmet Davut Paşa

18 Şubat 2016 Perşembe

Sanırım siz de farkındasınız; AKP tepelerinin Suriye’ye ilişkin siyasal tercihlerinin yönü hızla değişmekte.
Önceleri “Orada Kürt kantonları kuruluyor. Bunlar birleşirse Suriye sınırımızda bir Kürt koridoru oluşur. Bu da ulusal güvenliğimiz için tehdittir. Buna izin vermeyiz” demekteydiler.
Irak’ın kuzeyinde bir Kürt ulus-devleti kurulmasına destek verirlerken Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt özerk bölgesine neden karşı olduklarını açıklama gereği filan duymuyorlardı.
Bir süredir bu tutum değişmeye başladı. Eski Osmanlı toprağı olduğu için Suriye ve Irak üstünde hak iddia etmeye başladılar. Ortadoğu’da sınırların zorunlu olarak yeniden çizileceği ayan beyan olunca Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu ikilisi Suriye (ve belki ileride Irak) üstüne daha farklı bir hesap yapmaya ve bunun sonucu olarak da daha farklı bir siyaset izlemeye başladılar.
Teorisyenliğini ve ideologluğunu Ahmet Davutoğlu’nun, pişirip kotarıcılığını Başkomutan Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Suriye operasyonları işte bu yürekler acısı siyasal hesaplardan kaynaklanıyor. Şimdilik sınırın bizim tarafından Suriye toprağına, yani bir başka egemen ülkenin toprağına bomba yağdırılıyor.
Sakın tutup da “Evet ama önce oradaki Kürt silahlı birlikleri bizim tarafa ateş açtı da, kahraman ordumuz ona cevap veriyor” demeye kalkmayın.
Derseniz sorarlar: Emin misiniz? Bu bir bilgiye mi dayanıyor, yoksa hükümet ve ordu kademelerinden yapılan “resmi açıklamalara mı?
Derseniz sorarlar: Operasyon için gerekçe lazım olursa “Süleyman Şah Türbesi’ne iki roket yollatırım, sonra da oraya saldırıldı diye harekete geçeriz, olur biter” gibi cümleler kuran gizli servis şefini hatırlamıyor musunuz?
Derseniz sorarlar: Peki, Suudi Arabistan’la birlikte Suriye’ye kuzeyden girecek 150 bin kişilik bir askeri güç üstüne hem Suudi kanadından, hem Türkiye’den yapılan gayriresmi, yarıresmi ve resmi açıklamalara ne diyeceksiniz?

***

Bu kirli, kanlı ve boşa çıkacağı şimdiden belli hesapların altında ne yatıyor?
Denebilir ki, Tayyip Erdoğan “Suriye fatihi” olup kendisine başkanlık yolunu açacak yolun taşlarını döşemek istiyor…
Ancak bu hesapları sadece Erdoğan’ın hastalıklı bir tutkuya dönüşmüş başkanlık hevesiyle açıklamak mümkün değil.
Türkiye’de iktidarı ele geçirmiş ve 14 yıldır hükümet eden, yargı, ordu gibi geleneksel olarak laiklik karşıtı güçlere muhalif olduğu bilinen kurumları da kendine bağlamış siyasal İslamın değişmez ve iflah olmaz bir tutkusu var: Fütuhat ve cihat…
Fatih Sultan Tayyip ile Ahmet Davut Paşa’larda somutlanan bu zihniyet üstüne uzun uzun da yazabilirim. Ama kafasına fes geçirince “daha çok Müslüman” olduğunu sanan ve Tayyip Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Kadir Mısıroğlu nam zatın bir cümlesini aktarmak yeterli olacak. Osmanlı’yı diriltme düşleri kuran, fethi ve cihadı dinsel ödev ve siyasal bir görev olarak benimseyen bu hastalıklı zihniyet şu cümlede nasıl da sırıtıyor:
“…vaktiyle 1. Körfez Harbi sırasında onun İçişleri Bakanı vasıtasıyla Özal’a anlattıklarımı Tayyip Bey’e de anlattım. Bu bir fırsattır, Kuzey’den hareket edin girin ve çıkmayın dedim.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları