Sevildiğini bilmek

28 Ağustos 2024 Çarşamba

Günlük konuşmalarda kullanılan bir sözdür: Sevildiğini bil.

Yani, seviliyorsun, farkında ol.

Sevildiğinin değerini bil vb.

Dilde böyle bir söz olduğuna göre, yaşamda karşılığı var demektir.

Yaşamda karşılığı olmayan söz dile ya hiç girmez, girdiyse ömrü uzun olamaz.

Kötü sanat ürünleri; sözgelimi kötü ya da fazla değeri olmayan, uydurma ya da günün modasına göre yazılmış bir şiir gibi.

***

“Sevildiğini bil” sözü insanların dünyası için geçerlidir.

Sevildiğini bilmek bir erdemdir, duygusal bir tutarlılıktır, inceliktir, nankör olmamaktır.

Yani insanlık dünyasında giderek azalan, tükenmeye yüz tutmuş değerlerdir.

Seviyor mu beni, yoksa seviyor gibi mi yapıyor?

Beni niye seviyor acaba: Bir çıkarı mı var?

Abartmayayım ama insanlık dünyasında karşılıksız sevgi, belki anne-baba-çocuk ilişkisi dışında kalmamış gibi.

O ilişkinin de toplumsal kesimlere dağılımı yapıldığında tartışılır çok yanı ortaya çıkacaktır.

***

Nereden mi geldim bu konuya?

Çok kişinin özbeöz kardeş olduğumuzu bilmediği değerli şair, yazar Nihat Behram’ın bir internet mesajındaki bir sözünden. Mesajın tümünü alayım:

“Sevilince bu denli mutlu olan ve toplum içinde insanlarla yaşamayı bu denli hak eden, sokaktaki masumiyet yumağı canlara düşmanlık, iftira atmak, zulüm/işkence/katliam uygulamak, barbarlık/hainlik/canilik değil de nedir?” 

Her sözcüğü duyguyla, merhametle, vicdanla yazılmış bu paragrafta “sevilince mutlu olmak” sözünün altını özellikle çizdim ve “sevildiğini bilmek” kavramını buradan türettim.

***

Derken Hürriyet’in 25 Ağustos tarihli Pazar Eki’nin 3. sayfasındaki “O topallayan köpek sevinçten zıplamaya başladı” başlıklı röportaj-yazı geldi. 

“Pati Kolektif”in hazırladığı bu sayfayı, hayvanseverler okumadılarsa eğer, edinip okumalılar.

“Barınaklar”da aç sefil yaşama savaşımı verenler ve sahipsiz, bakımsız “sokak” köpekleri için yapılan ve yapılabileceklerin sıralandığı, sokak hayvanları için ücretsiz hizmet veren bazı veteriner iletişim bilgilerinin sıralandığı yazıda etkileyici, duygulandırıcı tanıklıklar da var. Bunlardan birinde, geçirdiği trafik kazaları sonrasında sakat kalan, kimsenin sahiplenmek istemediği “Gece”nin sahiplenilip sevgi görmesi sonrasında sevinçten zıplamaya başladığını öğreniyoruz.

***

İki kişilik ailemizin iki tane de kedi bireyi var.

Yaşça büyük olanı 12 yaşındaki Oğluş, sevilip okşandığında sırtüstü dönerek daha çok sevilmek istediğini anlatıyor; patilerini usulca, teşekkür anlamında, okşayan bileğin üzerine koyuyor.

9 yaşındaki Cesur’un, okşandığında ya da sevecen bir ses tonuyla seslenildiğinde özel, yumuşak, azıcık şımarık, kısa, kesik bir miyavlama sesi var.

Birkaç yıl arayla ailemize katıldıklarında ikisi de bir iki aylık bebektiler.

Onlarla aramızda ortak bir dil oluşması doğal.

Sokakta karşılaştığınız kedi ya da köpekten de seslenişinizdeki sevgi tonunun karşılığını anında alıyorsunuz.

Bence bu istisnasız bütün hayvan dünyası için geçerlidir.

Birkaç gün önce, yazları yaşamakta olduğumuz sahil kasabasında, evcilleşmiş bir martı yavrusu görünce şaşıp kaldık.

Uçmayı öğrenmiş. Yüzüyor, dalıyor, insan annesi çağırdığında bir süre duymazdan gelse de o ele avuca sığmaz vahşi kuş şaşılacak bir uysallıkla gelip “sahibi”nin kucağında yerini alıyor.

Hayvan dünyasının çok daha şaşırtıcı buluşlara gebe olduğundan kuşku duymuyorum.

***

Hayvan sevildiğini biliyor.

Sevilmek istiyor.

Sevilince seviniyor.

Bütün canlılar böyledir.

Sevgiyle okşadığımız bir ağaç, bir çiçek; sevilip özenle bakıldıklarında gülümsüyorlarmış gibi görünen eşyalar bile...

Sevmeye ve sevilmeye giderek yabancılaşan insan ve insanlık dışında, herkes, her şey...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Narin’i öldürmek 11 Eylül 2024
Yüz yaşında olmak 4 Eylül 2024
Sevildiğini bilmek 28 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları