Deli Dumrul köprüsü

21 Ağustos 2024 Çarşamba

Önce öyküyü anımsayalım. 

Duha Koca Oğlu Deli Dumrul ya da kısaca Deli Dumrul, Dede Korkut kitabının bölümlerinden birini oluşturan öyküdür.

Buna göre Deli Dumrul adında bir “er” (bir yiğit) kuru bir çayın üzerine bir köprü yaptırıp geçenden 33 akçe geçmeyenden 40 akçe almaktadır.

Öykü Deli Dumrul’un bir nedenle Azrail’e kafa tutması, onunla savaşa girişmesi, yenik düşünce canını kurtarmak için Azrail’in önerisiyle Tanrı’ya yakarmasıyla devam eder.

Tanrı Deli Dumrul’un canını ancak birisi onun yerine kendi canını feda ederse bağışlayacaktır.

Anne baba bu özveriye yanaşmaz. Buna karşılık eş, onsuz yaşamın ne anlamı var diyerek kocası uğruna canını vermeyi kabul eder.

Bunun üzerine iyilikçi Tanrı, bağışını ikisinden de esirgemediği gibi onlara 140 yıl gibi uzun ve mutlu bir ömür biçer.

Güzel öykü.

Ama biz köprüye dönelim.

***

Kuru çay üzerine köprü yaptırmak bu delinin aklına nereden esmiş?

Olmayacak şey demeyin. Ben kendi gözlerimle, altında kuru çay bile değil köprüyle geçilmesini gerektirecek hiçbir şey bulunmayan, sıradan bir toprak parçası üzerine birkaç yıl önce yaptırılmış büyük bir köprü gördüm.

“Köprülere Şiirler” adlı kitabımda Trabzon’un Arsin ilçesindeki köprünün öyküsünü “Gereksiz Köprü” adıyla başarabildiğimce dile getirdim.

Dede Korkut’la yarışamam ama yine de kitabın 48. sayfasındaki bu köprü şiirini okuyun derim.

***

Kuru çay üzerine köprü yaptırmak hiç kuşkusuz Türk halk zekâsının bir soyutlamasıdır.

Boş işle uğraşmak, avara kasnak gibi boşa dönmek gibi bir şey.

Fakat köprüyü yaptıran Deli’nin belli ki bir amacı var.

Geçeni de geçmeyeni de haraca bağlamış.

Hadi geçeni anladık, geçmeyen neyin nesi?

İşte burada ona Deli Dumrul değil Dâhi Dumrul demek sanırım daha doğru olacak.

Öyle ya bu yiğit, yüzlerce yıl sonra köprülerden geçenlerden aldıkları haraçla yetinmeyip geçmeyenleri de haraca bağlayanlara örnek olmuştur denemez mi?

***

Birkaç gün önce internet sayfamdan yaptığım “Osman Gazi Köprüsü’nün adını Deli Dumrul Köprüsü olarak değiştirelim” önerime çok sayıda destek yanıtı geldi. Birkaçını paylaşayım:

-Mükemmel olur ve çok da yerinde. O köprüye bundan daha iyi bir ad verilemez.

-Ben oy veririm.

-Mantıklı, geçenden daha az, geçmeyenden daha çok alıyorlar.

-Kabul.

-Sadece onun mu?!

-Bugün aynısı aklımdan geçti.

-Çanakkale Köprüsü’nün adı da “Recep’e Yardım” olmalı!

-Yakışır.

-Vallahi aklıma gelmişti.

-Ülkenin adını da o şekilde değiştirebilirler ya da Ali Baba ve Kırk Haramiler.

-Deli Dumrul güzel insan, adını kirletmeyelim. Yaptıkları deliliğinden. Halk düşmanlarıyla karıştırmayalım derim.

Haksızlık etmemek için gelen yanıtlar içinde şaka mı ciddi mi belli olmasa da “yerli ve milli köprü” diyenlerin yanı sıra “Geçme!” diye haykırarak işi sövgüye ve tehdide vardıranların bulunduğunu da belirtmeliyim.

***

Adı her ne olursa olsun sözü edilen köprünün geçen yıl 183 lira 50 kuruş olan geçiş ücretinin bu yıl mayıs ayında 400 bilmem kaç liraya çıkartılıp aradan üç ay geçmeden 555 lirayla yükseltilmesinin akılla, vicdanla, insafla bir ilgisi olabilir mi?

Bunu ve benzerlerini yapıp duranların deli olup olmadıklarını bilemem. Fakat bütün bir toplumu eninde sonunda delirteceklerinden kuşku duymuyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Narin’i öldürmek 11 Eylül 2024
Yüz yaşında olmak 4 Eylül 2024
Sevildiğini bilmek 28 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları