Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bayramları Hak Etmiyoruz
4 Eylül Cumartesi günü yayımlanacak olan bu yazıyı Şeker Bayramı’nın da ilk günü olan 30 Ağustos Ulusal Zafer Bayramı günümüzde yazıyorum…
\nÇünkü duygularımı eskitmeden, tam da iki büyük bayramın kesiştiği bu özel günde yazmak istedim.
\nEnder rastlanan bir göksel olay gibi, iki büyük bayram mutlu bir rastlantıyla aynı günde birleşti.
\nFakat benim içimde bayram sevinci ve mutluluğunun kırıntısı bile yok…
\n***
\nBu sevinçsizlik ve mutsuzluğun kişisel nedenlerle ilgili olmadığını tahmin edebilirsiniz.
\nTam tersine, çalışma odamın bir deniz görünümüne açılan penceresi önünde bu satırları yazarken, az önce ev yolunda karşılaştığım pırıl pırıl üç küçük komşu çocuğunun “iyi bayramlar” diyerek gülümserlerken apak dişlerinden yansıyan masum ve çocuksu ışıltılar şu anda da gözlerimin önünde ve içimi ısıtıyor.
\nFakat bu kadar…
\nO çocukların duruluk ve içtenliğiyle karşılaşmış olmak bile yüreğimdeki ağırlığı hafifletemiyor.
\nBayramları hak etmediğimizi, toplumca bayramlara yakışmanın çok ötelerinde olduğumuzu düşünüp duyumsamayı sürdürüyorum…
\n***
\n30 Ağustos, hepimizin bildiği gibi, büyük özverilerle kazanılmış bir kurtuluş savaşının birkaç gün içinde kesin utkuyla sonuçlanacak son evresinin başlangıcıdır.
\nBir ulusun kendi öz bilincine sahip olmasını, bu öz bilinçle övünç duymasını sağlayan sayılı günlerin en önemlilerinden biridir…
\nNitekim öyleydi de…
\n30 Ağustos kutlamalarında, aşırı ve abartılı bir ulusalcılığa kapılmaksızın, ulusça bir coşku yaşanırdı.
\nGünümüz Türkiye’si bu coşkunun çok uzağındadır.
\nKonu sadece bölünmüşlük, sadece bitip tükenmezce uzayıp giden şehit cenazesi dizileri de değil…
\nTürkiye insanı bir ulusun bireyi olduğunu, bir ulusa aidiyet duygusunu giderek yitiriyor…
\nAlman, Fransız, İtalyan, akla gelebilecek her hangi bir başka ulustan ve ülkeden insanın, ulusal kimliklerini dile getirmekten çekindiklerine, bunu yapmaktan hoşnutsuzluk duyduklarına rastlayamazsınız.
\nBizim ülkemizde ise bir ulusa ait olmayı dile getiren en temel kavramlar, neredeyse bir suçun, suçluluğun adı oldu…
\nBunun başlıca sorumluları, ulusal birliğimizi ve kimliğimizi, sadece “yurttaşlık” gibi sosyolojik bir kavrama, onun da üstünde ve esas olarak “din” olgusuna indirgemeyi eninde sonunda başarmış olanlardır…
\nEninde sonunda, çünkü bütün Cumhuriyet tarihi bu gerici akımların, kalkışmaların ve iktidar savaşımlarının da tarihidir…
\n***
\nDinsel aidiyet ulusal aidiyetin yerini tutamaz.
\nÇağdaş, laik bir ulusallık kavramı içinde, kişisel bir inanç dizgesi olan dinlerin yeri çok daha farklı bir alandadır, öyle olmak zorundadır.
\nGünümüz Türkiye’sinde bu gerçeğin tam tersi yaşanmakta…
\nVe üstelik, din olgusu, asıl ve temel içeriğinden; insanlar arasında kardeşliği, iyiliği, insanca dayanışmayı, yardımlaşmayı öğütleyen asıl anlamından koparılmış ve yalıtılmış olarak…
\nGünümüz Türkiye’sinde İslam dini, onu toplumun ortak kültürel değerlerinden biri, bir kardeşlik öğretisi olarak değil, bu dinin kutsal kitabını tasarladıkları din devletinin anayasası olarak kabul edenlerin elinde bir silah ve tehdit unsuruna dö-nüştürülmeye çalışılmaktadır ve bu neredeyse bütünüyle başarılmıştır.
\nBu nedenle, tıpkı ulusal bayramlarımız içeriklerini nasıl yitirmeye yüz tuttuysa, dinsel günler ve bayramlar da saflıklarını; iyilik, kardeşlik, dayanışma duyguları esinlemesi gereken asıl özelliklerini yitirmeye başlamış, neredeyse sözünü ettiğim bu çevrelerin gösteriş ve propaganda günlerine dönüşmüştür.
\n***
\nBayramlarımızı hak etmiyoruz.
\nUlusal bilincinin aşınmakta ve aşındırılmakta olduğunu ayrımsamayan ya da bunu önemsemeyen bir ulus, ulusal bayramlarını kutlamayı hak etmiyor demektir ve giderek açık seçik görülmekte olan da ne yazık ki bu gerçeğin görüntüleridir…
\nBenzer nedenlerle aynı olgu dinsel bayramlarımız için de geçerlidir…
\nToplumun din duygularını sömürerek iktidarlarını ve çıkarlarını pekiştiren; bunu yaparken de kendileri gibi düşünmeyenleri dışlayan, tehdit eden çevrelerin ardı sıra giden bir toplum, dini bayramları kutlamayı da hak etmiyor demektir.
\nÇünkü söz konusu bu çevreler, dinsel değerleri çağdaş değerlerin karşısına koymakla asıl büyük kötülüğü dinin kendisine yapmakta; onun ortak bir kültürel değer olarak (bir zamanlar olduğu gibi) bütün toplumca, inananlar kadar inanmayanlarca da kabul görmesine en büyük darbeyi indirmektedir.
\nSevgili okurlarıma: 9 Eylül Cuma saat 19.00’da, CHP kuruluş yıldönümü nedeniyle, müzisyen Halûk Çetin’le Ereğli (Zonguldak) Kültür Merkezi’ndeyiz.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Köyüne dönmek isteyene 5 gebe düve verilecek
- Barış Atay’dan Özgür Özel'e sert yanıt
- Gaga Bulut'tan skandal pedofili yayını!
- Yatak odasında yakalandı: Kaçarken balkondan düşüp öldü
- Rusya'dan, Bakan Fidan'ın Suriye açıklamalarına yanıt
- Bakan Yerlikaya'dan 'kayyum' açıklaması
- Cemal Enginyurt'tan, Soylu'ya büyük taş
- İstanbul'da AVM yangını: Çok sayıda itfaiye sevk edildi!
- AKP'li üst düzey isimden 'genel af' yanıtı
- Kürsüde Erdoğan'a çok sert 'İsrail' tepkisi