Arif Kızılyalın

Zafer Koç’u tanır mısınız?

28 Mart 2016 Pazartesi

1980’lerdi. O yıllarda 1. lig maçları öncesi genç takımlar karşılaşır, stadın yolunu erken tutanlar, kendilerince geleceğin yıldız adaylarını yaratırlardı kafalarında.
İşte bir Ali Sami Yen akşamüstü, Galatasaray genç takımının maçı vardı Mecidiyeköy’de.
Defansif oyun merakımdan olsa gerek, süpürücü pozisyonda oynayan 5 numaralı oyuncuya gözüm takıldı. Esmer, çelimsiz, kıvırcık çocuk, tereyağından kıl çeker gibi rakipten topu kapıyor, önündekiyle ikiye bir yapıp, geriden oyun kuruyordu.
O yıllarda esame listesi falan olmadığı için, benim için esmer 5 numaraydı o.
Sonra adının Zafer olduğunu öğrendim.
Gel zaman, git zaman takımdaki çocuklar büyüdü, serpildi, kendilerine genç milli takımlarda yer buldu, ama o karambolde Galatasaray’da tutunamayacaklardı. Kimi Tarsus’a, kimi Kayseri’ye, kimi Konya’ya dağıldı. Zafer Koç da önce Malatya, oradan Konya’nın yolunu tutmuştu ekmek parası derdine... Elbette gönülden ırak olunca, milli takımdandan da uzak kalmıştı...

Birçok ismi yetiştirdi
Yıllar sonra İstanbul’da denk gelecektik birbirimize. Futbola erken veda etmiş, antrenörlüğü seçmişti. Fatih Terim’in de güvendiği isimlerdendi. Sadece işini yapardı çünkü. Arda Turan başta olmak üzere Semih, Ferhat, Aydın, Uğur, Erkan Ferin, Anıl Karaer gibi isimlerin gelişiminde önemli rol oynamıştı.
Gel zaman git zaman, antrenmanlar, maçlar derken Cumhuriyet’te çalıştığımı öğrenince, dost olduk. Çocuk yaştan beri Çağlayan’daki semt bakkalından 2 şeyi aksatmadan aldığını söyledi bir keresinde: “Ekmek (karnımızı), Cumhuriyet (zihnimizi) doyurmak için..”

Hümanist futbol adamı
Atatürkçüydü, laikti, sosyal demokrattı, her şeyden önce hümanistti.
Gazetenin her zor gününde, Cumhuriyet ailesinin yanında olmaya özen gösterdi. Bombalı saldırılar, İlhan Selçuk’un gözaltısı ve vefatında son olarak Can Dündar’ın tutuklandığı saatlerde, “gelerek-mesaj ataraktelefon ederek”, “Buradayım-Sizinleyim..” demişti.
Bayram, seyran, birbirimizi arar, olmadı mesajlaşırdık.
Cuma öğle saatlerinde, Twitter’da gezinirken, “Antrenör Zafer Koç ölü bulundu” haberi gözüme çarptı. Kendi kendime, “Ne Zafer’i” derken, Galatasaray muhabiri Cumhur Önder Arslan, “Abi inanamıyorum, Zafer abiymiş” diye bağıracaktı. Haber doğruydu. Avcılar’da bir inşaatta ölü bulunmuş, ilk bulgulara göre, karakol yöntemi denen kısa ası yoluyla hayatına son vermişti.
Onunla son kez, Arda’nın kendisini yetiştiren antrenörlerine plaketle teşekkür ettiği Esma Sultan gecesinde karşılaştığımı anımsadım. “Evlat” dediği Arda onu da unutmamıştı. Çok kısa konuştuk. Keyfi yoktu, “Çalışmaya çalışıyoruz” diyebilmişti.
Peki neydi Zafer Koç’u intihara sürükleyen?
Ailevi konular olamazdı, maddi durumu çok iyi değildi, ama geçinecek parayı, çalıştığı anda kazanacak kapasitedeydi, kenarda 3-5 birikmişi her zaman oldurdu. Muadilleri gibi kumarı, gece hayatı yoktu.
Öyleyse?
Önce takım arkadaşı eski futbolcu Rauf Kılıç’a sordum. Bir şeyler anlattı, mahalle arkadaşlarının söylemleri çok daha sertti. Verdiler, veriştirdiler, “haklı” olarak.
Kardeşi Muzaffer, “Var bir şeyler ama şimdilik konuşmayalım” diyebildi taziyeler sırasında, tabutun başında ise “Kırgınız, o büyük camiaya” diyerek Galatasaray’ı işaret etti.
Anlaşılan o ki, intihara (eğer bu ölümün ardından farkı bir şey çıkmazsa) kulüpten ayrılma süreci götürmüş Zafer hocayı.
Arkadaşlarının anlattığına göre, altyapıdaki çocuklardan birine kesilen para cezasının iptalinde ısrar ettiği için, bağlı olduğu antrenörle tartışmış, durum yönetime rapor edilince, zaten Zafer hocadan rahatsız olan birileri, sözleşme bitim tarihine 2 ay kala iş akdini feshetmiş.
Ne diyelim. Eğer, biri ve veya birilerinin aldığı haksız-adaletsiz bir karar sonrası bunalıma düşüp intihar ettiyse Zafer hoca, yazık değil çok yazık!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Prag’da kasım ayı! 27 Kasım 2024
Trump, TFF, UEFA 22 Kasım 2024
Sorunları Atatürk’le! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları