Football Leaks, belli ki Avrupa ve dünya futbolunu sarsacak. Aralarında Mourinho, Ronaldo, hatta Mesut Özil’in bulunduğu yıldızlar, önümüzdeki günlerde ödemedikleri, ödememek için her türlü eften püften yola saptıkları vergiler için, ya yargı önünde hesap verecekler ya da kayıt dışı bıraktıkları paraların iki mislini avukatlara harcayacaklar.
İşte geçenlerde TFF’den bir dostla, bu skandalın Türkiye’ye uzanıp uzanmayacağını konuştuk. “2-3 menajer, belki bir aracı, bilemedin bir iki kötü niyetli yöneticinin adı ya geçer ya geçmez” dedi.
“Niye” diye sormam gerekiyordu, sormadım.
Çünkü Türkiye; futbolcusudan, teknik adamından, hakeminden, hatta kulübünden bile vergi almıyor ki bizimkiler vergi kaçırmaya tenezzül etsin(!) Öncelikle futbolcuların, hocaların vergilerini kulüpler üstleniyor, onlar da yüzde 10 stopaj sınırında. Peki kulüpler vergi ödüyor mu? Çok az. Biri, ikisi, bilemedin üçü! Diğerleri sürekli af ve indirim bekliyor. Yetmezmiş gibi gelen yabancı, “Ben vergiye karışmam” diye postasını koyuyor.
Sözün özü, ortada kaçırılacak vergi vardı da biz mi kaçırmadık!

Saray Eskişehirsporlu oldu
Futbol sohbetlerimizin başka ayağı farklı bir dostlaydı. Laf Eskişehirspor’a ve hocası Alpay Özalan’a geldi.
Alpay, başarılıydı, değildi, Göztepe maçında takımı yakmıştı, yakmamıştı derken, genç hocanın Ankara’ya her gidişinde Saray’a çıktığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ettiğini öğrendim. Gayet doğal, Erdoğan eski bir futbolcu, elbette Rıdvan Dilmen, Göksel Gümüşdağ ve benzeri futbol paydaşları ile bir araya gelecek. Ne var ki bildiğimiz kadarı ile Erdoğan’ın önce Fenerbahçeli, biraz Trabzonsporlu, biraz Rizeli, az buçuk Kasımpaşasporlu, Başakşehirli, hatta İETT ve Camialtısporluyken (Formalarını giymiş), önceliği Es-Es’e verişi ilginç. Kaldı ki Eskişehir şu sıralar bir alt ligde. Ayrıca ülkede bunca sorun varken ve yargıdan, ekonomi yönetimine kadar her dalda direksiyona geçmişken, Sn. Cumhurbaşkanı’nın futbola, futbolun da bir alt ligine vakit ayırışını çözemedik gitti. Vardır bir hikmeti diyelim en iyisi!

Voleybola yazık etmeyin
Gazetelerdeki “voleybol kursunda cinsel taciz” haberini üzülerek okudum. Kadıköy’de bir cinsi sapık, antrenörlük kisvesi altında, kızlara uygunsuz tekliflerde bulunuyormuş. Öncelikle şunu söyleyeyim ki voleybol, Türkiye’de en güvenilir ve kızlarımızın en fazla ilgi duyduğu branştır. Çünkü kulüpler, bu konuda çok hassastır. Hatta sevgili Alev Anakök’le bu konudaki kırmızı çizgiler üzerine yıllardır konuşuruz. Kulüplerin, Eczacı’nın, Vakıf’ın, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın, Sarıyer’in, Yeşilyurt’un, Anadolu’daki ekiplerin ne denli dikkatli olduklarını söyler durur. Sakın bu haberlere itibar edip, kızları voleyboldan koparmayın. Çünkü inanın ki ülkede bu işe gerçekten “maksat iyi yetişmiş nesiller” diye gönül verenler var. Örneğin, Eczacıbaşı VitrA takımı, altyapıya öyle bir önem veriyor ki şaşarsınız. Voleybolda işe alacağı antrenör ve/veya diğer görevlileri, genel müdür seçiyormuş gibi inceliyor. Peki ne oluyor? Eczacı’da en ufak bir sıkıntı yaşanmıyor. Bu bağlamda Faruk Bey, Erdal Karamercan ve Sacit Basmacı başta olmak üzere tüm beyin takımını kutlamak gerek. Elbette Vakıf, F.Bahçe ve G.Saray ile diğer kulüplerdeki dostları da...