İki ayaklı maçlarda özellikle deplasmanda kazanıyor, hem de farkı yakalıyorsan, rövanşlar, bitse de gitsek türünde 90 dakikalara döner. Bu bağlamda da Beşiktaş, dün gece bir formaliteyi tamamladı ve galibiyetle adını UEFA Avrupa Ligi’nde son 16’ya yazdırdı.
Belli ki Beşitaş’ta teknik direktör Şenol Güneş dahil herkes, dünkü maçtan çok pazartesi günkü Galatasaray derbisine takmıştı kafayı. Yoksa zayıf İsrail ekibi, ilk devrenin son 10 ve ikinci yarının ilk 25 dakikasında elini kolunu sallaya sallaya futbol oynayamazdı İnönü’de. Galiba 2’si net 5 pozisyonu vardı Hapoel’in ama güçleri tek gole yetecekti. Hatta maç 1-1’e geldiğinde tribünler, “İyi ki Aboubakar’ın o zor golü geldi de korkulu düş görmüyoruz” diye düşündü. Haksız da değillerdi. Eğer Kamerunlu yıldız, savunmadan seken hareketli topa müthiş vurup ağları sarsmasa, “garanti” gibi algılanan maçın senaryosu farklı yazılabilirdi. Ama dedik ya kadronuzda Abubakar, Quaresma, Talisca gibi kaliteli isimler varsa, istediğiniz sonucu alıyorsunuz... Golde de bu üçlünün oyuna toplu ve topsuz katkıları açıkça görüldü.
İsrail takımının maçtan koptuğu dakikalarda kulübeden gelen Cenk’in attığı gol ise turun kenar süslemesiydi...
Sonuçta Beşiktaş, iki maçı da kazanıp turu geçti. Eğer ters bir kura çekmezse, özellikle Arena’da alacağı galibiyetlerle en azından son 4’e kalabilir. Ancak bir gerçek var ki Atiba’nın oynamadığı maçlarda orta alan dikiş tutmuyor. Keza savunma da öyle. Yenen golü anımsayın; sağ kenarda Beck adamını kaçırdı, ortalanan topta yerini kaybeden Marcelo etkisiz kaldı, Atınç’ın kısa mesafe sürati yetersizdi.
Eminim Şenol Güneş, bu gole çok kızmıştır. Çünkü iki stoperin arası çok açılıyor, kenar bekler kademeye giremiyor, rakip takımın forvetleri biraz hızlıysa, topu alan Fabri’yle karşı karşıya kalıyor... Evet, 2-1 kazanan, Avrupa’da tek başına yoluna devam eden bir takım için bu kadar eleştiri belki fazla ama Güneş, testi kırılmadan önlemini almazsa derbi dahil birçok 90 dakika eziyet olur Siyah-Beyazlı camia için...