Arif Kızılyalın

Milliyetperveriz!

29 Ekim 2024 Salı

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, 2 Kasım 1922 öğle saatlerinde, yani saltanatın kaldırılışının üzerinden henüz 24 saat bile geçmeden Le Petit Parisien’in Fransız muhabirine verdiği demeçte, “Şurasını unutmamalı ki bu tarz-ı idare, bir Bolşevik sistemi değildir. Çünkü, biz ne Bolşevik’iz, ne de komünist ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkârız. Hulasa, bizim şekli hükümetimiz tam bir demokrat hükümetidir. Ve lisanımızda bu hükümet ‘halk hükümeti’ diye yad edilir” diyordu. O röportajla 11 ay 29 gün sonra ilan edeceği Cumhuriyet rejiminin sinyallerini verdi ulu önder. Hatta Türk devletinin siyasal sistemine dair satır başlarıyla, siyasal alanda yapılan/yapılacak inkılapların ipuçlarını da anımsatmıştı. Bu satırları Mazhar Müfit Kansu’nun hatıralarından (1997, s.74-76) okuyoruz. Okumalıyız da! Çünkü coğrafyamız, Atatürk devrimlerinin bir yüz yıl sonrasında önemli bir sınavdan geçiyor. Cumhuriyet Bayramı’nda bile, “Ne Mutlu Türküm Diyene” demeyen bir yapı ile karşı karşıyayız. Bazı(!) banka reklamları, 29 Ekim reklamında, “Ne Mutlu...” diyor, “Türküm” denmesine izin vermiyor. Öyle ki artık “demokratım-laikim-Atatürkçüyüm” diye dolaşanlar bile, bölücülere şirin gözükme adına, “Türküm” demekten kaçınıp “Türkiyeliyim” diyor! Oysa Atatürk’ün Türk kavramı etnik bir kimlik değil, çatı ulustur. Tek halk vardır, tek millet vardır, o da yüce Türk milletidir!

29 Ekim’i de 1 Kasım’ı da coşku ile kutlarken “Türk” kimliğimizden asla ödün vermemeliyiz!

DÜNYA SONUNCUSU OLDUK!

Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD’nin ekim ayı raporunda Türkiye, sağlık ve adalet hizmetleri harcamasında son sırada yer aldı. Acaba sehven mi yazılmıştı? Bir kez daha okuduk! Hayır, Türkiye sağlık ve adalette değil eğitim ve üniversitelerdeki bilimsel çalışmalarda da liste sonu. Emekli maaşlarında ise nüfusu 1.4 milyarı bulan Hindistan’la son iki sırayı paylaşıyor! 101. kuruluş yıldönümünde adı Cumhur olan iktidarın Türkiye Cumhuriyeti’ni getirdiği nokta bu işte!

EMEKÇİ DÜŞMANI IMF!

Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye’deki asgari ücretin geçen yılki gibi artması halinde, enflasyon riski oluşacağına dikkat çekti.

Açıklamayı Türkiye Masası Başkanı Jim Walsh yaptı. Elindeki veriler ne acaba Walsh’ün?  Ya da Türkiye’deki alım gücü erimesinden haberi var mı? Oysa IMF Türkiye başkanının “önümüzdeki büyük bir çıpa” dediği asgari ücret, enflasyonu körükleyen listede ilk 10’a bile girmiyor. Örneğin Walsh’ün Türkiye’de fiyatları sürekli şişiren yerli ya da yabancı işletmelerin kâr oranlarına bakmadığına veya bakıp da gördüğü halde işine gelmediğine eminim. Yine IMF’nin bölge başkanı, dövize endeksli yap-işlet-devret modelinin yuttuğu paralarla, 1 trilyona yaklaşan vergi aflarından da (520 milyar KDV, 133 milyar ÖTV, 233 milyar diğer) habersiz olmalı ki asgari ücrete verilecek vicdani zammı onaylamıyor. Hatta yüzde 25’lik zammı büyük lütuf olarak görüyor Walsh ve onun noteri kimliğindeki Maliye Bakanı Mehmet Şimşek! TÜİK gıdadaki artışı yüzde 41 olarak kabul etmişken (ki en az yüzde 100) konuşulan maaş artışı, Türkiye’yi yoksulluğa mahkûm etmektir. Eğer yüzde 25 artış kabul edilirse asgari ücret 21 bin 250 TL oluyor, yüzde 30’da ise 22 bin 100 TL’ye çıkıyor. Sözün özü; asgari ücret; açlık, sefalet ücreti!

Görüldüğü gibi Türkiye’de bedeli yine en alt sınıf, emekçiler, emekliler ödeyecek 2025’te! Sadece asgari ücret mahkûmları değil, memur ve emekliler de IMF memuru Walsh’ten payını alacak; çünkü açıklamalara bakılırsa hayat pahalılığı rekorları kıran Türkiye yüzde 16 ile 22 arasında bir zamla Ocak 2025’i geçiştirecek!

PYD-MOSSAD YAKINLAŞMASI

Türkiye, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, Öcalan Meclis’e gelsin” çıkışını çok boyutlu konuşadursun, bölgedeki kaynaklar PKK’nin Suriye kolu PYD’nin, İsrail gizli servisi Mossad ile ilişkilerinin güçlenerek sürdüğünü söylüyor. Ki bu gelişme MİT’e yakın kaynaklarca da doğrulanmış durumda. Umarız, siyasiler “Kürt sorunu var, yok, muhatap Apo’dur, Demirtaş’tır” derken Ortadoğu’da ABD-İsrail tarafından tezgâhlanan “Kuzey Kürdistan-Güney Kürdistan” oyununa gelmez. Bu arada, elinde bir kısmı kundaklık bebek on binlerce masum insanın kanı bulunan Apo’nun TBMM’de konuşması büyük bir güvenlik riskidir. Çünkü, terörist başının vereceği gizli mesajlar, yüzlerce, belki de binlerce gizli hücreyi harekete geçirip ülkeyi kan gölüne çevirebilir!

* Milliyetperver: Ulussever



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Haliç’e son hançer! 25 Aralık 2024
2036’ya son çıkış! 24 Aralık 2024
Ev alabilir misiniz? 18 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları