Sakın ola ki, kimse dünkü Galatasaray
için ‘Kazanan her zaman haklıdır’ yorumunu yapmasın.
Evet, Sarı - Kırmızılı ekip, dün kazandı.
Kopenhag ve Fenerbahçe maçları öncesi çok
da önemli bir 3 puana imza attı. Gel gelelim,
sergilediği futbol kimseyi hoşnut etmedi. Çünkü,
durumu sadece ‘idare etti’ Galatasaray.
Gerçi, henüz maçın ilk atağında son
haftaların flaş ismi Sneijder’in sakatlanması
büyük handikaptı, hatta Muslera’nın ayağında
‘eveleyip-gevelediği’ topu Konya’ya gol pası
olarak sunması da hesapta yoktu belki ama
son 2 yılın şampiyonu Galatasaray’ın bu kadar
kötü oynamaya hakkı yok. Kabul ediyoruz
ki 6 yabancı kuralı tüm dengeleri bozmuş
Sarı - Kırmızılılar’da. Ama bu, Bruma gibi
hızlı ve yaratıcı özelliklere sahip bir forvetin
tribüne gönderilmesine gerekçe değil. Evinde
oynuyorsun, zaten hataya açık Muslera’yı keser,
elindeki ‘kaliteli’ yabancılardan yaratıcı alanlarda
yararlanırsın. İşte Sneijder çıktıktan sonra
Galatasaray’ın bocalamasının bir nedeni de
Türk oyuncularının ‘istenen kalitede’ olmaması.
Elbette, Mancini’nin Burak’tan sol açık,
Umut’tan da sağ açık yaratma arzusu da ilginçi
ama Umut, Drogba’nın golünde yaptığı asistle
hocasını haklı çıkardı. Yine de hepimiz biliyoruz
ki Umut, ortayı yapan değil, ortalanan opa vuran
oyuncudur. Bir paragraf da savunmaya. Mancini
için ‘defansı toparlayacak’ dendi. Görüyoruz ki,
onunla savunma hepten kaybolmuş. Üstelik
son 2 yılın ‘askerleri’ Melo ile Selçuk da, İtalyan
Hoca’nın sisteminde ‘assolistten’ çok uvertür kadrolarındalar.
Böyle olunca da iş Drogba’ya veya rakip
sacunmaların yapacağı hatalara kalıyor. İlk golde
Fildişili, Umut’un kestiği topa çok iyi yükseldi,
kaleci de hatalıydı. Burak’ın golünde ise savunma
hata yaptı, topu ıskaladı. Elbette o topu oraya
atan Aydın Yılmaz’ın Mancini tarafından skoru
değiştirmesi için oyuna sürüldüğü gerçeğini de
görüyoruz ama inanın ki bu futbol ne Parken
Stadı’ndan puanlar almaya yeter, ne Şükrü Saracoğlu’ndan...
Bu bağlamda, kazanan her zaman haklıdır
diyenler otursun bir düşünsün...