Yeni Türk Edebiyatı’nın kilit ismi Ahmet Hamdi Tanpınar, “Haksızlığı her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur” demiş vakti zamanında...
Güzel söz...
2018 Türkiyesi’ni açık ve net biçimde özetlemiş aslında...
Ne yazık ki kabul edilen her adaletsizlik bir yenisiyle karşımıza çıktı son günlerde... Hayatlarının nedeyse 2 yıla yakınını -gazetecilik yapmaya çalıştıkları için- ‘Silivri Esaret Evi’nde geçiren Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık belki de bu kabullenişin kurbanı oldular. Gerçi onlar hiç kabullenmediler, direndiler. Biz de kabul etmedik ve direniyoruz, ama Türkiye, yargı ile oynamaya başlayan AKP ile şürekâsına, film kopmadan sandıkta ‘dur’ diyebilse, belki bu acıların hiçbiri yaşanmayacaktı...
Neyse! Biz Quaresma’nın onanan cezasına bir bakalım...
F.Bahçe derbisindeki davranışları nedeniyle 5 maç ceza almıştı; Tahkim Kurulu ‘uygulansın’ diye buyurdu dün..
Kimine göre çok, kimine göre azdı bu ceza... Ama herkesin ortak fikri ‘Adaletsiz’ bir uygulama olduğu yolunda... Çünkü biliyorlar ki, Türk futbolunda ‘tuz’ kokalı çok oldu..
Örnek mi?
Emre Belözoğlu’na veril(e)meyen ‘sinkaflı küfür’ cezası.
Anımsarsınız zirveyi ilgilendiren Konyaspor-Başakşehir maçında İstanbul takımının kaptanı, bir pozisyon sonrası sinirlerine hâkim olamayarak hakem Halis Özkahya’ya ‘dudak okumalarına’ göre ağır hakaretler etmişti...
Ne hikmeti hüda ise Halis Bey, hemen 1 metre yanındaki Emre’nin küfürlerini duymamış, işi çift sarı kartla geçiştirmiş, raporuna da ‘İtirazdan ihraç’ ibaresi düşmüştü.. Böylelikle konu 1 maçlık ceza ile kapandı... Peki ya kamu vicdanı ikna oldu mu? Hayır!
Çünkü benzer bir eylemden Beşiktaşlı Caner 6 maç ceza almıştı sezon içinde..
Yani Caner’i PFDK’ye sevk eden Hukuk Kurulu’nun gücü Emre’ye yetmemişti...
Niye? Çünkü Emre Saray’a çok yakın bir isim... Hatta ‘genç hakemler’ arasında, ‘Dokunan yanar..’ diye de bir lakabı var... O yüzden de hakemi, temsilcisi, Hukuk Kurulu, PFDK’si, Tahkim’i, ‘kime ceza verip, kime vermeyeceğini’ çok güzel ayarlıyor. Mesela, 1 metre uzağındaki futbolcunun ağır hakaretlerini duymazdan gelen Halis Bey, eğer o gün yüreklice davranıp Emre’yi rapor etse, belki kızağa çekilecek ama adalet duygusu anımsanacaktı.. O ise, “Görmedim, duymadım, bilmiyorum..” yolunu tercih etti ve tartışmalı maçtan hemen 3 gün sonra bir müsabakaya daha yollanıp ödüllendirildi. Malum hakemlik profesyonel meslek; ne kadar fazla maç alırsan o kadar para kazanıyorsun; bir anlamda MHK, parasını ödemişti edilen küfrün... Ve şimdi bu çirkin mekanizma Quaresma’yı cezalandırdı.
O yüzden Q7’ye verilen ceza azdı-çoktu kavgasına hiç girmeyin çünkü Tanpınar’ın dediği gibi, “Haksızlığı her kabul ediş, görüldüğü üzere bir kabulleniştir..”

Niye yaz-a-mıyoruz?
Evet, Quaresma’nın cezasına ne yazık ki Emre örneği üzerinden itiraz eden yok. Çünkü Türk basını, iktidar uzantılı haberlere ‘uzan’amıyor. Örneğin basketbolda geçen hafta skandal sonuçlar aldık. Milli takımımız gitti FIBA sıralamasının diplerinde bulunan takımı İsveç’e, ardından da orta karar Letonya’ya kaybettik. Galiba İsveç 75. sırada. Tepki veren oldu mu?
Onca yorumcu, basketbol otoritesi, muhabirden birinin bile sesi çıkmadı..
Oysa anımsıyorum da Bogdan Tanjevic döneminde, daha masum yenilgilerde ‘12 cüce adam’ başlıkları atılıyorlardı. Elbette mecazi de olsa bu tip sansasyonel başlıklara sıcak bakmıyoruz ancak biri de çıkıp, “Hidayet Başkan yanlış yaptın..” desin, “Milli takıma gereken önemi vermedin” diye eleştirsin, ona da razıyız.. Ama TBF’yi ve Hidayet Türkoğlu’nu eleştireceğimize, hakemlere yükleniyoruz. 2.13’lük başkanın, “FIBA ayağını denk alsın, ilişkilerimizi yeniden gözden geçireceğiz” lafını manşete taşıyoruz..
Niye?
Hidayet Türkoğlu aynı zamanda Saray Başdanışmanı. Yönetmelikleri altüst edip federasyon başkanı olmuş bir isim.. Onu eleştirmek için mangal gibi yürek ister!
Sahi, FIBA’ya ne yapabiliriz diye düşünen oldu mu? Bildiğim kadarı ile dünya basketbolunu idare ediyorlar milli takımlar düzeyinde. Hani, ‘Sen kimsin ya FIBA’ diyip Mars Ligi’ne falan gider miyiz bilemedim!