Arif Kızılyalın

Çağlar’ı kaybeden geleceği kaybeder!

08 Ekim 2017 Pazar

A Milli Futbol Takımı, sahasında üstelik Eskişehir gibi müthiş bir atmosferde İzlanda’ya yenildi ve 2018 Dünya Kupası hakkını kaybetti.
Aslında beklenen ‘son’du.
Fatih Terim’in ‘Kayıkçı’ (pardon kebapçı) kavgası nedeniyle gönderilişi sonrası Lucescu’yla finallere gidebileceğimize kimse inanmıyordu. Hoca Nasreddin örneğindeki gibi, ya tutarsa diye “Göle yoğurt çaldık”; gelgelelim ancak suyu ekşittik!
Yazılacak, söylenecek çok şey var.
Ancak Türkiye ve Türk futbolu için asıl tehlike, Almanya’da oynayan Altınordu altyapılı Çağlar Söğüncü’nün bir hava topu mücadelesi sonrası İzlanda kalecisi Halldorsson’un üzerine yürümesidir. Ne yaptı o pozisyonda İzlandalı kaleci gören yok! Üstelik faul vardıysa da 6 pas diye adlandırılan alanda kaleciyle temas eden Çağlar’a kesilmeliydi fatura.
Ama bizim genç stoperimizin bir dövmediği kaldı rakibini...
Oysa yetiştiği Altınordu Kulübü’nde önce ‘birey olmak’öğretilmişti kendisine; ‘rakibe saygı göster’ denmişti!.
Galiba unuttu o güzel günleri.
Belki de unutmamış; ‘abi’ dediği sönmeye yüz tutmuş yıldızları örnek almıştı kendisine.
Öyle ya... Fatih Terim’in ayrılıp Lucescu’nun kırmızı dipli balmumuyla mühürlenen mektupla çağırılışı sonrası soru soran gazetecinin gırtlağına yapışan, Milli Takım uçağında yılların spor yazarı Bilal Meşe’yi tartaklayıp federasyon başkanına küfür eden, kendisine yol vermeyen halk otobüs şoförünün üzerine yürüyen, gittiği her takımda ‘dalaşacak’ birilerini bulan ‘abi’leri vardı Çağlar’ın.
Tutup da yere düşen İzlandalı Halldorsson’a yardım elini uzatması beklenemezdi! Zehirlenmişti Çağlar...
Hem de tedavisi olmayacak biçimde!
Evet, görüldüğü üzere İzlanda karşısında sadece 2018 Dünya Kupası biletini kaybetmedik. Bir sonraki nesli de kaybetme noktasına geldik...
Çünkü bu kafayla devam edersek Çağlar gibi Okay’ları, Cengiz’leri, Enes’leri, Kaan’ları da yitireceğiz. Çünkü futbolcu akıllıdır; bakar, efendice topunu oynayanlar değil de kavga - dövüş ortamında olanlarla, ’racon’ kesenler el üstünde tutuluyor, sisteme uyar... O yüzden gelin, düne dair her şeyi unutalım. Zaten kaybedeceğimizi bildiğimiz 2018 Dünya Kupası’nı bir kenara bırakalım ve şu (A) Milli futbol Takımı’nı yeniden ‘Trabzon’undan Diyarbakır’ına, Van’ından İzmir’ine’ tüm ülkenin sevgilisi haline getirelim.
Elbette bu o kadar kolay değil...
Öncelikle futbolu, futboldan gelenlere yönettirmeliyiz. Atamayla gelmesin TFF’nin başındaki kişi. Gerçekten projeleriyle çıksın genel kurulun karşısına. Ondan, bundan icazet almadan, Kulüpler Birliği’yle pazarlık yapmadan, ‘futbol kimliği’yle otursun koltuğa.. Etrafındakileri de yeşil sahalardan seçsin. Yeşil sahaların eğitimli isimlerini toplasın etrafına. Atanmışları da işin ehli olanlardan belirlesin...
Yoksa mı? Yoksa başarı yok artık Türkiye’ye... Bunu açık ve net olarak gördük. İşin kötüsü elimizde yaşı kemale ermek üzere olan Mustafa Denizli, Fatih Terim, Şenol Güneş’ten başka isim de kalmadı gözümüz kapalı hocalığını kabul edebileceğimiz. Çünkü bir sonraki ‘altın jenerasyon’Abdullah Avcı, Aykut Kocaman, Ersun Yanal’ları da kaybetmek üzereyiz bu hengamede!
Rıza Çalımbay’ları, Bülent Korkmaz’ları, İbrahim Üzülmez’leri, Ümit Özat’ları, Yılmaz Vural’ları, Lemi Çelik’leri, Tolunay Kafkas’ları saymıyorum bile. Keza kendisini siyasete kaptıran Rıdvan Dilmen’leri, beyaz ekran dışına çık(a)mayan Metin Tekin’leri, Rüştü Reçber’leri, Tümer Metin’leri de öğüttük.
Niye? Çünkü futbolu değil; kavgayı, liyakatı değil, atamayı, hak edişi değil, hazıra konmayı seviyoruz.
Oysa Türkiye, bir Almanya olsa yukarıda saydığım kadrolardan 2 federasyon başkanı ve yönetim kadrosu, bir o kadar da milli takımlar teknik ve idari sorumlusu çıkardı. Ama dedik ya, biz Çağlar’a örnek göstereceğimiz ‘abi’ler bulamaz ya da her şeye bizi perişan eden İzlanda gibi sıfırdan başlayamazsak 2018’i değil, 2118’i de kaçırırız!.. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump, TFF, UEFA 22 Kasım 2024
Sorunları Atatürk’le! 20 Kasım 2024
Forvet yok gol yok 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları