Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yaşar Kemal Anıları

18 Ocak 2015 Pazar

Sevgili,
Yaşar Kemal’in, solunum sorunları dolayısıyla yoğun bakıma alınması üzerine medyaya yansıyan tepkiler, bu büyük yazarın, bu dev adamın toplum ve çevresindekiler tarafından ne kadar çok sevildiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Son olay, Yaşar Kemal gibi biriyle aynı çağın havasını solumanın, aynı anda yaşamanın bile ne büyük nimet olduğunu bir kere daha fark etmemizi sağladı.
Bir dostum yazarları üçe ayırırdı.
Yazılarının okunmasıyla yetinilmesi gereken, tanınsa da olur tanınmasa da olur yazarlar. Yazdıklarıyla yetinip kesinlikle tanışılmaması gereken yazarlar. Ve de, yazdıklarının yanı sıra, kişilikleriyle de sizi etkileyecekleri için mutlaka tanınması gereken yazarlar...
Birinciler hakkında fazla bir şey söylemeye gerek yok. İkinci tür ise bencillikleri, huysuzlukları, saldırganlıkları dolayısıyla, insanda düş kırıklığı yaratanlardır ki, onlarla kesinkes tanışıl-mamalıdır. Üçüncüler ise yazdıklarının yanı sıra, kişilikleriyle yazdıklarına ek olarak size bir şeyler katanlardır.
Onlarla tanışmak, bir arada olmak, bir süre geçirmek bambaşka bir mutluluktur.
Yaşar Kemal onlardan biridir.

***

“Güzel atlara binip giden o güzel adamlar”dan biri olan Yaşar Kemal, içindeki çocuğu öldürmemiş, hep capcanlı tutmuş. hep beslemiş bir devdir.
Yaşar Kemal Anadolu insanının cömertliğinin, büyük yürekliliğinin canlı örneğidir.
Kendisi yoksulluğu, hapisleri, sürgünleri, baskıları görmüş olan büyük yazar, baskı dönemlerinde ne zaman biri dara düşse, içeri girse, yanında olurdu hep.
12 Mart’ta da 12 Eylül’de de Yaşar Kemal’in hapishane ziyaretleri, Noel Baba’nın Noel ziyaretlerini gölgede bırakırdı.
12 Mart döneminde, Madanoğlu Davası’ndan tutuklu olarak, Davutpaşa Kışlası’nda bulunduğumuz sırada yaptığı bir ziyarete, hani neredeyse kamyonetle gelecekti. Neler neler getirmemişti ki... Aradan nere-deyse 45 yıl geçtikten sonra, şimdi koskoca 2 kiloluk, o zamanlar güç bulunan ve lüks bir madde sayılan Nescafe kutusunu gayet net anımsıyorum.
Bizi hapishanede ziyarete gelen anneme oradan kahve hazırlayıp sunduğumuzda tereddüt ettiğini görünce, koca kutuyu gösterip ısrar etmiştim:
-Baksanıza bizde ne kadar çok var, siz için, için!
Annem bunun üzerine büyük bir rahatlama ifadesiyle aynen şunları söylemişti:
-Ben de sizi merak ediyordum, maşallah oğlum, meğer burada sizin durumunuz bizden iyiymiş.

***

12 Mart döneminin başta hiç değilse bizim için iyi olan hapishane koşullarından (ki sonra-dan bozulacaktı) yararlanarak bizi armağanlara boğan Yaşar Kemal, bir gece de palamut kızarttırıp, sıcak sıcak, hapishaneye getirip hepimize ziyafet çekmişti.
Bir keresinde de o zaman Pan Am’ın ‘catering’ini yapan Beyti’den aldığı kebapları özel ambalajlarıyla sıcak sıcak getirmişti Davutpaşa’ya.
Asker kökenli tutuklular ile sivil tutuklular ayrı koğuşlarda kalıyorduk. Biz sivillerin koğuşuna, dört tane büyük paket geldi. Ne olduğunu sorduk. Yaşar Kemal’in gönderdiğini, Beyti’den kebap olduğunu söylediler. En üsteki paketin folyosunu açtık baktık, gerçekten şiş kebabıydı. Dört paketin üstteki ikisini aldık, diğer ikisini de subaylar koğuşuna gönderdik.
Yemekten sonra volta atarken, subaylar koğuşundaki arkadaşlardan birine sordum:
-Kebaplar nasıldı?
-Ne kebabı, dedi muhatabım şaşkınlıkla.
-Beyti’den gelen şiş kebapları...
-Biz şiş kebabı falan görmedik, dedi arkadaş, iki pakette de pilav vardı. Meğer biz yanlışlıkla, etlerin olduğu paketleri almışız, kalanlar da sade pilavmış. Bunda kasıt olmadığı konusunda arkadaşlarımızı inandırmakta epey zorlandık. Her neyse, bir kere de, yanlışlıkla da olsa,
işin kaymağını siviller yemiş oldu. İlahi Koca Yaşar Kemal, sen çok yaşa e mi!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları