Yargıda Islahat Fermanı...

21 Ocak 2012 Cumartesi
\n

Osmanlı, 1839’da, İngilizlerin etkisiyle, 1838 İngiliz-Türk Ticaret Anlaşmasının üstyapısını oluşturmak üzere, Tanzimat Fermanını ilan etmişti.

\n

İngiliz telkini ile yapılmış olması, bu fermanın içindeki hukuki güvencelerin değerini ortadan kaldırmaz, onun önemli anayasal belgelerden biri olmasını engellemez.

\n

Ne var ki, Tanzimat Fermanında sayılan hukuki güvenceler lafta kalmıştı.

\n

Avrupa, bu durumdan sürekli şikâyetçi olurken, bunu aynı zamanda Osmanlının içişlerine karışma bahanesi olarak kullanıyordu.

\n

Kırım Savaşının ertesinde toplanan Paris Konferansı sırasında, aynı şikâyetlerin gündeme geleceğini gören Ali Paşa, Padişah II. Abdülmecite, Gülhane Hattı Hümayununda sayılan hususları bir kez daha yineleyen Islahat Fermanını imzalattı ve konferans sırasında açıkladı.

\n

Islahat Fermanı özetle, Gülhane Hattı Hümayununda sayılan hususların teyididir. Ayrıca hükümdar bunlara uyacağını yemin billah ile tekeffül etmektedir bir kez daha.

\n

***

\n

Çok kişinin heyecanla, yargıda reform paketi olarak beklediği, Adalet Bakanı Erginin açıkladığı yargının hızlandırılmasıdüzenlemesinde de, tıpkı Islahat Fermanında olduğu gibi yeni bir şey yok.

\n

Ezcümle söylenen şu:

\n

- Bundan önce yasalarda öngörülmüş olan hususlara vallahi billahi uyacağız.

\n

Bütün mahkeme kararlarının gerekçeleriyle yazılması gibi bir hususu başka nasıl yorumlayabilirsiniz ki?..

\n

Zaten kararların gerekçeleriyle yazılması anayasa ve yasa hükmü değil mi?

\n

Ama buna şimdiye dek Yargıtay bile uymamıştır, o ayrı bir mesele.

\n

Çok şikâyet konusu olan tutuklama kurumu açısından da yeni bir şey yok.

\n

Tutuklama için somut olgularla gerekçelendirme şartının aranacağının söylenmesinin gerçekteki anlamı şudur:

\n

- Biz bundan önce yasadaki hükümleri uygulamıyorduk, ama artık uygulayacağız.

\n

Çünkü unutmayalım ki, CMK 101de tutuklamanın somut olgularla gerekçelendirilmesi zorunluğu zaten vardı. Ama uygulanmıyordu.

\n

Bu durumda söz konusu düzenlemeye reform demek insafla bağdaşmaz.

\n

***

\n

Yargıda reformun ilk adımı, yargı bağımsızlığını sağlamaktır. Yargının etkinliği ve tarafsızlığının önkoşuludur yargı bağımsızlığı. AKP iktidarının ise 12 Eylül 2010 referandumu ile biçtiği ve Kenan Evren Anayasası düzenlemesinin de gerisine düşürdüğü yargı bağımsızlığı adımını atmasını beklemek düpedüz saflıktır.

\n

HSYKnin yargı bağımsızlığını gerçekten sağlayacak bir yapıya kavuşturulması şart.

\n

Ayrıca tutukluluk konusunda, bazı suçlarda tutukluluk nedenlerinin varsayılabileceğini öngören, katalog suçlardediğimiz, daha getirilirken de çok eleştirilen uygulamaya son verilmesi ve tutuklamayı yargıç keyfiliğinden kurtaracak, aynı zamanda gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi, makul sürelerle sınırlayacak, AİHS ve AİHM kriterlerine uygun düzenlemeler zorunludur.

\n

Avrupa İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarbergin Türkiyede Adalet Yönetimi - İnsan Haklarının Korunmasıbaşlıklı raporu, bu konuda yapılması gerekenler hususunda çok değerli ipuçları vermektedir.

\n

Öte yandan Hrant Dink Davasında alınan karar da bir kez daha göstermiştir ki, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri toplumun adalet duygusunu rencide ettiği gibi örgütlü suçların kovuşturulmasında da savunucularının beklediği yararları sağlayamamıştır.

\n

Tıpkı yargı bağımsızlığının sağlanması gibi, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması da gerçek bir reformun önkoşullarıdır.

\n

Yoksa şu anda yapılan düzenlemenin 1856da Osmanlının Islahat Fermanı ile yaptığı gibi, Vallahi söz verdiğimi uygulayacağım!( o da yapılmamıştır ya) demekten öte bir anlamı yoktur.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları