Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Vandallar kente girdiler Onat...

06 Kasım 2016 Pazar

Sevgili Hülya Uçansu, aziz dostu ve çalışma arkadaşı Onat Kutlar’a aramızdan ayrılışının 21. yılında, bir sekseninci yaş armağanı yaptı.
Armağan, Onat’ın da şairliğinin, öykücülüğünün, senaryoculuğunun, deneme yazarlığının yanı sıra son ve en seçkin temsilcileri arasında bulunduğu mektup türünde. Dostlarının, bu vesileyle ona hitaben kaleme aldıkları mektuplardan oluşan “Onat Kutlar’a Mektup Var”ı mutlaka okuyun derim. Seçkin bir yazar dosta bu kadar zarif ve güzel armağanı veren Hülya Hanım’ı candan kutlarım.
Kitabın çıkışı vesilesiyle, Cezayir Restoran’da yapılan kokteylde, mektup yazarlarından olan Aydın Engin sordu:
- Sen Anteplisin değil mi?
Hayır yanıtım üzerine de, “Hemşerim Onat” başlıklı mektubumun bulunduğu sayfayı gösterdi şaşkınlıkla:
- Peki, bu ne demek oluyor?
- Buradaki hemşerilik, benim Antepliliğimden değil, Onat’ın İstanbulluluğundan geliyor, dedim
Gerçekten de, Alanya doğumlu bir Antepli olan Onat aynı zamanda sapına kadar İstanbullu idi.

***

Aslında nüfus kütüğünün nerede olduğu önemli değildir, önemli olan herhangi bir kenti yaşayıp gözleyip özümseyerek, kentli birikimine sahip olmaktır. Bu olgu, üstüne başka bir kenti de sevip özümseyip oralı olmanın anahtarını verecektir.
Yıllar içinde küçük bir gelenek oluşturmak ve yeni yılı, ilk günlerinde, Eyüp sırtlarındaki Pierre Loti Kahvesi’nde “az şekerli”yi yudumlayarak karşılamak, sonra Loti’nin yüzyıl önceki betimlemelerini bir ezgiden anımsamak... Yıllar boyu kenti ve kültürünü binalarının geçmişine kadar araştırarak, görüntüleri anılarla harmanlayarak tadıp Balıkpazarı’nda bir meyhanede sohbetin lezzetine varıp dönüşte “Peralı Bir Aşk İçin Divan”ı yazmaya kaldığından yerden devam etmek...
Bütün bunlar, bir insanı has İstanbullu yapar. Onat Kutlar da halis İstanbulluydu.
Bir kentin kültürünü yapan ve zenginleşmesini sağlayan, dışarıdan kültür mamelekiyle gelip yerleşen, oralı olan ve ona kendi katkısını sunanlar değil midir?
Sinema sanatına tutkusunu Antep’te Nakip Ali’nin salonunda edindikten sonra, bu birikimiyle gelip İstanbul’u 1960’larda Sinematek’e kavuşturan, ardından da uluslararası İstanbul Sinema Günleri’nin sonra festivalinin oluşmasına katkıda bulunan, kendi kentini İshak’ta eşsiz biçimde anlatan Antepli Onat Kutlar değil miydi?
İnsanı kentli yapan, nüfus kütüğü değil, kafa yapısı, kısacası kentli kültürüdür.
Onat da, sapına kadar kentliydi.
O Antepliydi, İstanbulluydu, Parisliydi.
Kısacası evrensel kentliydi o.

***

Onat’ın kentleri onun ölümünden bu yana daha ivme kazanan bir istila ile karşı karşıya, büyük bir değişim içinde. Antep emme basma tulumba gibi, bir yandan göç veriyor, bir yandan göç alıyor. Gidenler Antep’te edindikleri kent kültürünü beraberlerinde götürüyorlar, gittikleri yere. Gelenler ise, kaynağında değerli olan ama yer değiştirmeyle yok olan kültürlerini geldikleri yerde bırakıyorlar, Antep’e olsun, İstanbul’a olsun beraberlerinde, nadanlıklarını, açgözlülüklerini, bulundukları yerde olmayıp göçle edindikleri görgüsüzlüklerini getiriyorlar.
Buna bir de yaşamımızın her yönüne müdahale eden, beşikten mezara her davranışımızı belirleme tutkusu içinde olan merkezi iktidarın totalitarizmi eklenince, kentlerimize göçle kentli nüfusumuz artmıyor, ama kentlerimiz hızla ne kent ne köy, hırsın, hödüklüğün, görgüsüzlüğün, yağma ve talanın yanı sıra, kendi gibi olmayana tahammülsüzlüğün, bağnazlığın, sırnaşıklığın meşheri haline gelen acayip yerlere dönüşüyorlar.
Ben de İstanbul’un güzelim bir erguvan mevsiminde kaleme aldığım Onat’a mektubumu, Serge Reggianni’nin, kurtların sonunda Paris’e girdiklerini anlatan şarkısından esinlenerek, şu seslenişle bitiriyordum:
“Vandallar sonunda kente girdiler Onat.
Artık gittikçe artıyor yalnızlığımız, daralıyor alanımız.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları